Aralarında Batman Barosuna kayıtlı Av. Erkan Şenses’in de bulunduğu iki avukatın Cizre’deki sokağa çıkma yasağının kaldırılması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), nezdinde yaptığı başvuru kabul edilmemişti.
AİHM sadece Türkiye’yi uyarmakla yetinmişti.
Bu karar çıkmış olsaydı emsal teşkil edecek ve belkide sokağa çıkma yasağının uygulandığı tüm yerlerdeki yasak kalkacaktı.
Bu kez Cizre’de yaralanan ve çatışmalardan dolayı 4 gün boyunca hastaneye kaldırılamayan ve kan kaybeden 16 yaşındaki Hüseyin Paksoy ile ilgili başvuru yapıldı.
Ne yazık ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar ile ilgili ilk tedbir kararı 16 yaşındaki Hüseyin Paksoy’u kurtarmaya yetmedi. AİHM, Cizre'de yaralanan 16 yaşındaki Hüseyin Paksoy'a ambulans ulaştırılmaması nedeniyle hayatının tehlikede olduğu gerekçesiyle yapılan başvuruda, hükümetten Paksoy'un yaşam hakkının ve vücut bütünlüğünün korunması için her türlü tedbiri almasına karar verdi. AİHM'in bu kararının avukatına gönderildiği saatlerde ise Paksoy yaşamını kaybetti.
Şırnak'ın Cizre ilçesi Nur Mahallesinde 14 Ocak tarihinde yaşanan çatışmalarda ayağından yaralanan 16 yaşındaki Hüseyin Paksoy, hastaneye kaldırılamadı. Bir evde bekletilen Paksoy, sürekli kan kaybetti.
Paksoy'un alınması için HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, birçok girişimde bulunmuş ancak tüm çabalarına rağmen ambulansın mahalleye giderek Paksoy'u almasına izin verilmemişti.
Sağlık Bakanlığı'na bağlı ambulansların mahalleye girişlerine izin verilmeyince, Cizre Belediyesi'ne ait ambulans Paksoy'u almak için yaralandıktan 2 gün sonra 16 Ocak'ta Nur Mahallesi'ne gidebilmişti. Ancak ambulansın mahalleye gittiği esnada yoğun saldırıların yapılması nedeniyle gerekli arama yapılmadan ambulans personeli geri çekilmek zorunda kalmıştı.
Paksoy'un yaralı bulunduğu 4 gün boyunca aile avukatı Nuray Özdoğan, yaralının alınması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru yapmıştı. Karar çıktığında ise yapacak bir şey yoktu.
Özdoğan, Paksoy'un yaşam ve sağlık hakkının ihlal edildiğini belirterek, tedbir kararı almıştı.
Ancak karar çıktığı sırada Paksoy yaşamını yitirdi.
Hüseyin Paksoy'un ağabeyi Mesut Paksoy, kardeşinin top atışlarının yapıldığı mahalleden çıkarken ayağına gelen bir mermiyle yaralandığını belirterek, şunları söylüyor; “Vurulduğunu görenler ana caddeye getiriyorlar. Beni biri aradı, kardeşin yaralandı, ambulans çağır dedi. Ben 112'yi, ambulansı aradım, sana döneceğim dedi dönmedi. 155 polisi aradım, o da '112'yi arayın biz ilgilenmiyoruz' dedi. Gitmemişler. O gece gitmediler, ondan sonraki gün de gitmediler. Önceki akşam bir polis beni aradı, ambulansı sabah göndereceğiz dedi. Ama ambulans sabah gittiğinde Hüseyin'i bulamadı diye geri dönmüş. Oysa orada birkaç evi aramaları gerekiyordu. Çünkü tek başına baygın yatıyordu, seslenmeyle duyamazdı. Zaten orada kimse yok, herkes kaçmış.
Bizim Cizre'de 5 katlı evimiz vardı. Havan topu isabet etti, 3-4 katı tahrip oldu. Şu an biz kendi memleketimizde muhacir durumdayız. Kardeşimi kimin vurduğunu bilmiyoruz. O da kaçıyordu oradan ama kurşun ayağına gelmiş. O sadece mahalleden çıkmak, evinden güvenli bölgeye çıkmak istiyordu, çıkamadı. O akşam ambulans gitseydi hayatta olacaktı kesin.”
Bir diğer ağabey Nadir Paksoy ise, kardeşinin kan kaybından ölmesinin beklendiğini söyledi.
Kardeşinin vurulma haberini duyduktan sonra HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ı aradıklarını aktarıyor Paksoy; “Akşam saat 16.30 ile 17.00 arasında bize bir haber geldi, Hüseyin'in eve gidip bakarken vurulduğu söylendi. Bizler de bunun üzerine vekilimiz Faysal Sarıyıldız'ı aradık. Ambulansın gelmesi için uğraştı. Ambulans geldi de. Ama izin vermiyorlardı. Güvence vermiyorlardı. Vekilimiz emniyetle, devlet yetkilileriyle görüşmelere başladı. Ama hiçbir güvence vermediler.
Mahalledekiler de bu taraftan hiçbir ateş olmamasının garantisini milletvekiline verdiler. Vekilimiz de devlet yetkilileriyle görüştü. Ama bir sonuç alamadı. İzin vermediler. Birkaç kişiyi gönderelim alsınlar dedik ona da izin vermediler. Ambulans yola çıkacak dediğimiz saatlerde bilinçli bir şekilde obüslerle, tanklarla o bölgeyi taramaya başlıyorlardı.
Bizim orada bir akrabamız vardı. Zaten Hüseyin'in vurulduğu haberini de o verdi bize. Sokakta olduğunu söyledi. 'Ben de alamıyorum. Siz gelip almaya çalışın' dedi. Ama devlet izin vermedi. Devlet çocuk olduğunu da biliyordu. Getirip tedavi etselerdi sonra kim olduğu zaten anlaşılırdı. Bakın işte içeride, morgta kimliği de yanında.”
Şimdi AİHM Cizre’de yaralanan ve hastaneye kaldırılmasına izin verilmeyen Orhan Tunç ve Serhat Altun'a ilişkin yine tedbir kararı verdi.
Başvuruyu yapan Av. Ramazan Demir, kararın AIİHM tarafından Adalet Bakanlığı'na bildirilmesine rağmen çocukların vuruldukları yerden alınmasının devlet güçleri tarafından engellendiğini aktardı.
Ortada bir karar var ve bu karar uygulanmıyor. Acaba bilinçli olarak bu insanların ölmesi mi bekleniyor? İşte bunu anlamak çok zor.