Ülkedeki cezaevlerinde özellikle son yıllarda doluluk oranlarında artışın olduğu biliniyordu. Neredeyse tüm cezaevleri kapasitelerinin iki katı mahkum barındırıyordu.
Batman cezaevinde de durum aynıydı.
Son bir yıllık süreçte yapılan sevklerle biraz rahatlar olduysa da özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bu sayı yeniden yükseldi.
Tabi doluluk oranı bu kadar yükselince hak ihlalleri iddiaları da artış gösteriyor.
Şu anda 300 olan Batman M Tipi Cezaevinde 661 mahkum kalıyor.
Yani kapasite iki katına çıkmış durumda.
Batman M Tipi Kapalı Cezaevi'nde 15 Temmuz'dan sonra hak ihlallerinin doruk noktasına ulaştığını söyleyen Avukat İlyas Tarım, 300 kapasiteli cezaevinde 661 tutuklunun kaldığını belirtti. Cezaevinde muhalif gazetelerin yanı sıra içinde Kürt geçen kitapların dahi yasaklandığını belirtiyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Batman Şubesinin Cezaevi Komisyonu üyesi olan Avukat İlyas Tarım, bölge ve Türkiye cezaevlerinde olduğu gibi Batman M Tipi Kapalı Cezaevinde de 15 Temmuzdan sonra baskı ve hukuksuzluğun arttığını ifade etti.
Hasta tutsaklara hukuksuzca baskı uygulandığını ifade eden Tarım, şunları anlatıyor; “Hasta mahpuslardan Ahmet Köse aylardır endoskopi tedavisi olmak için bekletildi.
Hastaneye götürüldüğünde bir uzman çavuş tarafından 'Kürtçe konuşma' diyerek tehdit edilmesi nedeniyle tedavi olmadan tekrar cezaevine götürüldü.
Yine hasta mahpus Osman Kızmaz'ın (70) slogan attığı gerekçesiyle ailesiyle 6 ay görüştürülmesi yasaklandı.
Yine 14 kişilik odalarda 28 kişi kalıyor.
Daha önce cezaevi mektup ve kitap komisyonunun onay verdiği mektup ve kitaplar da toplatılmak isteniyor. Odalara baskın yapılıp kitaplar toplatılıyor.”
Cezaevlerinde kapasitenin üstünde tutuklu kaldığını ve çeşitli sıkıntılar yaşadıklarını belirten Tarım, şöyle devam ediyor; “Cezaevinin kapasitesi 300 kişiliyken şu anda bu sayı 661 kişiye çıkmış durumda. Mahpusların üzerinde yattığı ranzalar kırık olduğu için kendi paralarıyla aldıkları tahtalarına da gerekçe gösterilmeden el konuluyor. Mahpusların bütün avukat görüşleri kayıt altına alınıyor. Yaptığımız görüşmelerde mahpuslar şikâyetlerini dilekçelerle bildirmelerine rağmen idare tarafından bu şikâyetlere keyfi bir şekilde haftalarca yanıt verilmiyor.”
Cezaevinde Ceza İnfaz Kanununun verdiği hakların tamamen yok sayıldığını ve cezaevinde daha önce görülmeyen keyfi uygulamaların uygulamaya konulduğunu söyleyen Tarım, cezaevinde mahpusların eksikliklerinin karşılanmamasının yanı sıra ailelerin battaniye, nevresim gibi getirdikleri ihtiyaçlar da kendilerine verilmediğini ifade etti.
Özellikle Kürt yayınevleri tarafından basılan kitapların toplatıldığını belirten Tarım, “Bunun yanı sıra 'Kürt ve Kürdistan' sözcüğü geçen bütün kitaplar toplatılıyor. İnsanlar telefonla görüş haklarını kullanmak için koridora çıktıklarında dahi üstleri aranıyor” dedi.
Mahpusların aileleriyle ve 3'üncü kişilerle görüştürülme hakkının keyfi uygulamalarla ihlal edildiğini ve 3'üncü kişilerle görüşmelerinde önce kişilerin emniyetteki sicil kaydına bakıldığına dikkat çeken Tarım, Tahir Ekinci adlı bir tutuklunun amcakızı olan Saliha Ekinci ile görüşmek üzere listeye adının yazıldığı ancak Saliha Ekinci'nin Batman Belediyesi Meclis Üyesi olduğu gerekçesiyle cezaevi yönetimi tarafından görüşmeye izin verilmediğini aktardı.
Cezaevinde televizyonların merkezi bir sisteme bağlı olduğunu ve bu nedenden dolayı tutuklulara sadece yandaş TV'ler izletildiğini söyleyen Tarım, cezaevlerine mahkumların istediği gazetelerin de götürülmediğini ifade ediyor. Tarım, “Hükümlü ve tutuklular ısrarla Birgün ve Evrensel gazetelerini istemelerine rağmen bu gazetelerin cezaevlerine alınması yasaklanmış. Şu an sadece Cumhuriyet Gazetesi götürülüyor. Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi 'bayilerde yok' gerekçesiyle cezaevine getirilmiyor. Azadiya Welat gazetesi ise yayınlandığı tarihten bir gün sonra cezaevine götürülüyor” şeklinde konuştu.
Bu iddialar ciddi ve üzerinde durulması gereken iddialar.
Cezaevindeki insanlar yeniden topluma kazandırılmak maksadıyla orada tutuluyor. Baskı ve kötü muamele ile bunun başarılması mümkün değil. Bu nedenle bu iddiaların araştırılması gerekiyor.
Özellikle hükümlüler cezalarını çekmek maksadıyla orada bulunuyorlar. İkinci bir cezanın verilmesi İnsan hakları ihlalidir. Eğer kanunlarla bu insanlara verilmiş haklar var ise bunu kimsenin engellemeye hakkı yok.
Zaman zaman cezaevlerinde hak ihlalleri yaşandığına dair iddialar ortaya atılıyor. Bu konuda milletvekillerinin verdiği soru önergeleri de var. Ancak bu önergelere bile çok zaman sonra ancak cevap verilebiliyor.
Kim ve hangi suçtan olursa olsun cezaevinde kalanlara kendisine kanunlarla tanınan haklardan yararlandırılması gerekiyor.
Umarım bir daha bu konularda şikayetler gelmez.