Yıllarca bölgedeki çatışmalarla ilgili zaman zaman “Düşük yoğunluklu savaş” terimi kullanılıyor.
Anlamını kaç kişi merak edip te araştırdı acaba?
Bunun diğer adı Gayrinizami harptir. Sözlük anlamı ise şudur; “Düzenli ve büyük birlikler yerine küçük ve işlevsel birliklerle düşmanı yıpratmak, moralini bozmak, kayıplar verdirmek için yapılan savaş şeklidir.”
Bunu ikiz taraftan incelemek lazım.
Mesela PKK tarafından bakıldığında bu tarife uyuyor. Yani küçük gruplar halinde düşman olarak gördükleri polis ve askerlere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.
Öte yandan devletin gücü olan TSK tarafından bakıldığında iş değişiyor.
Yani TSK tarafından düşman olarak görüler örgüte yönelik öyle küçük gruplar halinde saldırı falan yapılmıyor.
Neredeyse ordunun tüm imkanları bu mücadelede bölgedeki birliklere tahsis edilmiş durumda.
Savaş uçakları, tank ve toplar, insansız hava araçları, uydu verileri, özel eğitilmiş birlikler ve son teknoloji ile desteklenen birlikler bölgedeki çatışmalarda görev alıyor.
Bölgede bazı ilçelerdeki operasyonlar için bile 10 bin asker ve polis görevlendirilmiştir.
Hani bazıları buna düşük yoğunluklu savaş veya savaş denmesinden rahatsız iken bu durum başka ne olarak açıklanabilir.
Bir ülkenin bu kadar büyük miktarda askeri gücünün yer aldığı bir çatışma savaş değil de nedir?
Bu savaş sadece çatışmalarda verilen kayıplarla sınırlı kalmadı.
Asıl tahribatı iki halk arasında yaptı.
Bin yıllık kardeşlikten bahsedilirdi ya Kürt ve Türkler için.
Şimdi o kardeşlik bağları ne yazık ki gittikçe zayıflıyor.
Ve ne yazık ki tek taraflı zayıflıyor.
Son zamanlarda artan ırkçı saldırılar bunun en büyük kanıtı.
Neredeyse ülkenin her yanından Kürtlere veya orada çalışan Kürt işçilere yönelik linç girişimi haberleri geliyor.
Bölgeden şehit haberleri geldikçe birileri harekete geçiyor ve bu saldırıları organize ediyor.
Zaman zaman bu saldırıların görüntülerine ulaşıyoruz. Polis ve Jandarma müdahaleyi ağırdan alarak adeta saldırıları körüklüyor. Bunu görenler ise daha çok cesaret alıyor ne yazık ki.
Artık sokakta cep telefonuyla Kürtçe konuştuğu için veya ten renginden dolayı saldırıya uğrayanlar var.
Geçtiğimiz yıl Eylül ayında İstanbul’da Kağıthane’den Çağlayan’a gitmek için otobüs beklerken, cep telefonuyla annesiyle Kürtçe konuşan 21 yaşındaki Batmanlı genç Sedat Akbaş, 6 kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Polisin Suat’ın babasına verdiği bilgiye göre, olay ülkücülerin olduğu bilinen bir kıraathanenin yakınlarında bulunan otobüs durağında gerçekleşmiş. Saldırganların ülkücü olduğu belirtilmiş. Saldırganlar, Kürtçe konuştuğu için öldürdüklerini ifade etmiş.
Bir başka olay ise 3 Eylül 2014 akşamı Antalya'nın Kaş ilçesinde yaşandı. Bir otelde çalışan 20 yaşındaki Batmanlı Mahir Çetin ve kuzeni Vedat Çetin, 20-30 kişilik bir grubun saldırısına uğradı. Saldırı sonucu ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Mahir Çetin, kurtarılamadı. Vedat Çetin, grubun Kürtçe konuştukları için ‘Pis Kürtler’ diyerek saldırdığını belirtti.
Başta da söylediğim gibi bu saldırıların hepsi tek taraflı oldu.
Batman, Diyarbakır, Muş veya bölgenin herhangi bir ilinde ‘Tük’ oldukları için veya ‘Türkçe’ konuştukları için saldırıya uğrayan birini göndünüz veya duydunuz mu? Bu mümkün değil.
Bugüne kadar bu olmadı ve olmayacak ta.
Bu türden ırkçı saldırıların en ürkütücü örneği ise önceki akşam yaşandı.
Ankara’dan bölge illerine gelmek için hareket eden Diyarbakır ve Kars firmalarına ait Üç otobüs başkent çıkışında silahlı saldırıya uğradı.
Kurşunların isabet ettiği 3 yolcu otobüsündeki 7 kişi yaralandı. Saldırgan, kaçmak isterken polisle girdiği çatışma sonucu yakalandı. Olaya ilişkin açıklama yapan Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar, “Olay kesinlikle terör saldırısı değil” dedi.
Belki terör saldırısı değil ama ne saldırısı olduğu neden açıklanmadı.
Bu şahıs sanırım durup dururken böyle bir saldırı yapmadı.
Saldırıya uğrayan 3 otobüsünde Doğu kökenli firmalar olması da tesadüf olamaz.
Saldırıyı gerçekleştiren kişi o otobüste kimin olabileceğini idrak etmiyor.
Belki otobüsteki yolcuların büyük bölümü Kürt bile değildir.
Ama otobüsün üzerinde Diyarbakır, Kars, Batman, Mardin yazması kafi. Ona göre bu otobüsteki kişilerin hepsi Kürt ve terörist. Dolayısıyla da ölmeyi hakediyorlar.
Siyasetçiler ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki artık kardeşlik diye birşey kalmadı. Ancak hala bazıları çıkıp kardeşlikten bahsediyorsa da bunun samimiyetine inanmıyorum, zaten inanacak kimse de kalmadı.
Şimdi artık batıda tüm Kürtlere ‘Terörist’ ve ölmesi gereken Kürt olarak bakılıyor.