Aylardır bölgede yaşanan bir hukuksuzluk var.
Hukukçular bas bas bağırıyor; valiler ve kaymakamlar tarafından uygulanan sokağa çıkma yasaklarının hukuksuz olduğunu belirtiyorlar. Ama ne yazık ki dinleyen yok.
Bu süre zarfında onlarca sivil insan yaşamını yitirdi, uzun süredir uygulanan sokağa çıkma yasaklarından dolayı insan hakları ihlalleri yaşanıyor.
Bunları gören Diyarbakır Barosu avukatlarından Muhammed Neşet Girasun ile Batman Barosu'ndan avukat Erkan Şenses, doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. 20 gündür devam eden sokağa çıkma yasağı üzerine Cizre'nin Nur Mahallesi'nde yaşayan Ömer Elçi adına yapılan başvuruda, Şırnak Valiliği'nin 14 Aralık günü ilan ettiği sokağa çıkma yasağının kaldırılması, güvenlik operasyonlarının durdurulması veya uluslararası standartlara uygun yürütülmesi için geçici tedbir talebinde bulunuldu. Başvuruyu dilekçenin gönderildiği gün incelenmek üzere kayda alan AİHM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nden konu ile ilgili savunma istedi. AİHM tarafından Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dışilişkiler Genel Müdürlüğü'ne gönderilen yazıda, Türkiye'ye 8 Ocak gününe kadar savunma yapması için süre verildi. Mahkeme, başvurucunun yasal temsilcilerine de 21 Ocak tarihine kadar esas başvuruyu yapmaları için çağrıda bulundu.
Türkiye'ye gönderilen yazıdaki ilk soruda sokağa çıkma yasağının yasal dayanağının ne olduğuna cevap verilmesi istendi. Mahkeme, hükümettin sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgede gerçekçi ve yeterli sağlık hizmetlerinin sunulup sunulamadığını ve temel ihtiyaçların karşılanıp karşılanamadığını da sordu. AİHM, son olarak başvurucunun evini terk etmek istemesi halinde tahliyesinin sağlıklı bir şekilde yapılıp yapılamadığı sorusunun da cevaplanmasını istedi. Gönderilen yazıda başvurucu temsilcisi avukatların dilekçesinde belirttiği sivil ölümlerle ilgili de Türkiye'nin savunması istendi.
Batman Barosu Avukatı Erkan Şenses, uzun süredir yaşanan hukuksuzluklara itiraz ettiklerini belirtiyor. Son çare olarak ta AİHM’ye başvurduklarını belirten Şenses, umutlu olduklarını anımsattı.
Şimdi bundan sonraki süreçte ne olacağı merak konusu.
Konunun uzmanları, durumun ciddi olduğunu ve AİHM’den Türkiye’ye bir ceza gelebileceğini belirtiyorlar.
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr Levent Köker, öncelikle kararın olumlu olduğunu belirterek, bölgede uygulanan sokağa çıkma yasaklarının hukuka herhangi bir biçimde uygun olmadığını kaydetti.
Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili yapılan bireysel başvuru yani 'tedbir talebi'ni reddeden Anayasa Mahkemesi'nin esasa ilişkin kararını vermese de bu kadar ağır bir hukuka aykırılık varken 'tedbir' talebini reddetmiş olmasını ve dayandırdığı gerekçelerini ikna edici bulmadığını dile getiren Prof. Dr. Köker, muhtemelen AİHM'in de bu gerekçeleri çok ikna edici bulmadığından dolayı Türkiye'den bu kadar acil bir savunma istediğini ifade etti.
AHİM'in şimdi muhtemelen Türkiye devleti aleyhine bir karar vereceğini belirten Köker, Türkiye'nin mevcut durumu izah etmesinin zor olduğunu söyledi. Köker, “Yapılanların izah edilecek bir tarafı da yok. Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'sında 'olağanüstü hal' diye, 'sıkıyönetim' diye iki tane başlık var. Sokağa çıkma yasağı ilan etmek istiyorsanız, sokağa çıkma yasağı ilan edeceğiniz bölgelerde önce olağanüstü hal ilan edeceksiniz. Ondan sonra sokağa çıkma yasağı ilan edeceksiniz. Türkiye bunu yapmıyor ve bu yüzden de zor duruma düşecek.
Sokağa çıkma yasakları hukuka aykırı olduğu için öz nedeniyle ortaya çıkmış tüm mağduriyetler ki bunların arasında 250'ye yakın ölüm var. Yapılan katliamlarda hukuka aykırı olmuş oluyor. Sokağa çıkma yasağı hukuka aykırı olunca, temel bazı insan hakları ihlal edilmiş oluyor. Aynı zamanda bunlar yaşam hakkı ihlalidir. Bütün bunlar hukuki açıdan vahim bir durum. AİHM, Avrupa Konseyi'nin bir kurumu. AİHM'in verdiği kararlar Türkiye'yi bağlıyor, fakat Türkiye bu kararları bazen uyguluyor bazen uygulamıyor. Uygulamaması halinde tabi müeyyide (yaptırım) ile karşı karşıya kalacak. Türkiye, bu müeyyininde Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması, hata çıkartılması gibi sonuçlara ulaşması mümkün” diyor.
Bugün verilen kararın da siyasi bir süreç haline geldiği için Türkiye ve Avrupa Konseyi arasındaki ilişkilerde, hatta belki Avrupa Birliği'ne de etki edeceği için burada siyasi dengelerin daha fazla rol oynadığını belirten Köker, çünkü bugüne kadar Türkiye'nin uygulamadığı epeyce AİHM kararı olduğunu hatırlattı.
Ortada bir hukuksuzluk varsa bunun hesabının sorulması gerekiyor. Hukukçular yapılanın yanlış olduğunda ısrar ediyorsa demek ki ortada bir ihlal vardır.
Bu tür hukuksuzluklardan illa ki AİHM’ye gidilirken mi vazgeçilecek?