Darbe girişiminin olduğu gece herkesimden insan alanlardaydı.
Görüşü ne olursa olsun Darbe karşıtı kim varsa alana çıktı.
Olması gereken de budur zaten.
Bu ülke belkide geçmişinde yaşadığı 3 darbeden dolayı bugün Avrupa’nın gerisinde kalmış. Bugün Avrupa Birliğine girmeye çalışan ancak alınmayan konuma gelmiş.
Ülkede 12 Eylül 1980 darbesini yaşayanlar hala o travmayı atlatmış değil. Yeni bir darbeyi ise kaldıracak durumda değil bu ülke. Bunun da bilincinde olan kesimler meydanlarda demokrasi nöbeti tuttu.
Bu darbe girişimi meclis çatısı altında bir ilke de yaşattı.
İlk kez mecliste grubu bulanan 4 siyasi parti ortak bir metne imza attılar ve bu metin TBMM’de okundu.
Tüm siyasi partilerin liderleri darbeye karşı olduklarını açıkladılar meclis kürsüsünden.
Sadece HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş yoktu mecliste. Diyarbakır’da bulunuyordu ve uçak seferleri iptal edildiği için Ankara’ya gelememişti. Onun yerine Grup Başkanvekili İdris Baluken açıklamayı yaptı.
Ancak bu durumda bile HDP’nin dışlanmasına anlam veremiyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı cenaze töreninde partilerin birlikteliğini şu sözlerle övdü; “Bugün dört siyasi parti bir araya gelerek ortak bildiri yayınladılar. Parlamento toplantısını yaptı, çok güzel bir bildiri yayınladılar. Biz de bunun altına imzamızı koyarız. Bu olaylar Türkiye’nin yükselişini hazmedemeyen üst akılların operasyonudur.”
Ortam metinde mutabakat sağlandıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi parti liderlerini aradığını belirtiyor.
Başbakan Binali Yıldırım’ın yanısıra, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi arayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşekkür etmek için HDP Eşbaşkanlarını aramıyor.
Bir televizyon kanalının canlı yayınına katılan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bu tavırlarından dolayı CHP ve MHP yönetimine teşekkür ediyor ama HDP’yi es geçiyor.
Bugün tek yürek olunması gerektiğini belirtenler ne yazık ki bu ayrımcılığı yapıyor ve bir siyasi partiyi dışlıyorlar.
Nerde kaldı birlik ve beraberlik.
Aradan 3 gün geçmesine rağmen hala uyarılar yapılıyor ve halkın sokaklarda kalması isteniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan’ın yanısıra tüm hükümet üyeleri halkı sürekli sokaklara inmeye ve demokrasi nöbeti tutmaya davet ediyor.
Bu durum bir başka tartışmayı da beraberinde getiriyor aslında.
Hatırlanacağı üzere 2014 yılında HDP Eşbaşkanlarının davetiyle halk sokaklara çıkmış ve yaşanan olaylarda çok sayıda kişi yaşamını yitirmişti. Türkiye bu olayları ‘Kobani eylemleri’ veya yaygın adıyla ‘6-7 Ekim Olayları’ olarak hatırlıyor.
Eğer halkı sokağa davet ediyorsan mutlaka gelişebilecek tehlikeleri vardır ve bu risklidir.
Bu yüzden HDP Eşbaşkanları çok ağır eleştirilere maruz kalmışlardı.
Hatta en ağır eleştirileri darbe girişiminin yaşandığı gece halka ‘Sokaklara çıkın’ çağrısı yapan cumhurbaşkanı Erdoğan yapmıştı.
Basın toplantısı düzenleyen HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bu duruma dikkat çekti. Halka güvenmek gerektiğini ifade eden Demirtaş, demokratik direnişin meşru bir hak olduğunu belirterek, şunları söyledi; “Yine sokağın meşruiyeti dün gece bir kez daha tarih karşısında teyit edilmiştir. Demokrasi sokaktadır. Bugüne kadar sokağa yaptığımız çağrıları, vatana ihanet, halkın demokrasiye sahip çıkması için yaptığımız sokak çağrılarını kaos olarak niteleyenler, dün gece kurtuluşu sokakta bulmuşlardır. Demek ki doğru adres sokaktır, Saraylar değil, doğru adres sokaklardır. Halka güvenmek, halkın ferasetine inanmak gerekiyor. Ne olursa olsun demokratik direniş meşru bir haktır. Bu bir kez daha dün gece teyit edilmiştir.”
Demin söyledim.
Eğer halkı sokaklara davet ediyorsanız, sonuçlarından da sorumlu olursunuz.
Bunu fırsat bilen bazı kişilerin yaptıkları linç hafızalara kazındı.
Boğaziçi köprüsünde darbecilerin yanında yer alan bir askerin boğazının kesilerek öldürülmesi, teslim olan askerlere yönelik linç girişimleri ve hele hele bazı kesimlerin Gazi mahallesine tekbirlerle saldırması kabul edilemez.
Önemli bir konu ise bazı kesimlerin ‘İdam isteriz’ sloganı atması.
Ankara'da Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşması sırasında kitle ‘İdam isteriz’ diye bağırıyor.
Demokrasi isteyenlerin çıktığı alandan ‘İdam isteriz’ sloganlarının yükselmesi ne garip bir durum.
Atılan “İdam istiyoruz” sloganlarına Başbakan Yıldırım da yanıt veriyor; “Mesajı aldık, gerekeni yapacağız...”
Aynı durum Cumhurbaşkanı Erdoğan içinde geçerli. Aynı slogana, “Demokrasilerde halkın talebi bir kenara konulamaz. Bu sizlerin bir hakkıdır. Bu hak özellikle anayasal olarak gerekli olan mercilerde değerlendirilmesi yapılır ve kararı da verilir” şeklinde yanıt verdi.
Batman’daki eylemlerde de temsili olarak ta olsa alana darağacının kurulmasını doğrusu yadırgadım.
Demokrasi açısından; demokrasinin ilerletilmesi, darbe girişimcilerini idam etmekle değil, demokrasinin temel ilkelerine saygı ile mümkündür.