Irkçılık bir hastalık,
Irkçılık tedavi edilmesi gereken bir hastalık,
Irkçılık yeryüzünün en büyük vebası…
Birinin bir başkasına dilinden, renginden veya milliyetinden dolayı hakaret etmesi, dışlaması nasıl bir psikolojik travmadır.
Hele hele bunlardan dolayı canını almaya kalkması…
Allah bir insanı yaratırken, dilini, rengini, milliyetini seçme seçeneği sunmamış. Ama ne hikmetse insanlar Allah’a karşı gelerek bir insanı dilinden, renginden ve milliyetinden dolayı dışlıyorlar.
Yıllarca Türkiye’de Kürtler üzerinden ırkçılık yapanlar vardı.
Şimdilerde ise daha çok Suriyeliler üzerinden yapılıyor.
Bunun en son örneğini Kocaeli’de gördük.
Vail el Suud.
On iki yaşında Suriyeli bir çocuk.
Ailesiyle birlikte ülkesindeki savaştan kaçarak yerleştiği Kocaeli’nin Karlıtepe ilçesinde okula gidiyor.
İlkokul beşte okuyor.
Okulda son derece başarılı bir öğrenci.
Ancak Suriyeli olması nedeniyle adeta hayat ona dar ediliyor.
Arkadaşları Suriyeli olduğu için sürekli dışlıyor.
Tüm bunların üzerine tuz-biber eken ise öğretmeninin azarlaması oluyor.
O çocuk ruhu incinen Vail, 9 yaşında da olsa olanlara aldırmazlık etmiyor.
İçten içe üzülüyor, hem de çok üzülüyor.
Tüm bunlarla baş edebilecek bir yol arıyor belki, ama bulamıyor.
Bilinçli mi, çocuk aklıyla mı bilinmez, ama çareyi mezarlıkta buluyor, yani ölümde.
Mezarlığın kapısında asılı buluyorlar gencecik bedenini.
Böylece kendisine tahammül etmeyenlere bir cevap veriyor talihsiz Vail.
Adeta, “Ben rahatınızı bozuyorsam, kendimi yok ediyorum. Buyurun mutlu yaşayın!” diyor geride kalanlara.
Bu çocuk yaşadıklarına isyan ediyor.
Bu isyana çocuk aklıyla ‘büyük’ bir cevap veriyor aslında.
O aslında bir çocuk değil, büyük bir insan…
Bu olay kim bilir kaç kişinin başını öne eğmiş, kaç kişide derin bir vicdani çöküş yaşatmıştır.
Suriyeli Vail El Suud, yaşamına son vererek yaşananları ve gidişatı bize gösterdi belki ki.
Türkiye’de ırkçılığın tedirgin eden gidişatını, Irkçılığın barbarlaşan yüzünü gösterdi bize.
Irkçılığın bir çocuğa karşı bile nasıl dayanılmaz bir hal aldığını gösterdi.
Hergün televizyonlarda ve sosyal medyada Suriyeliler ile ilgili yalan haberler üretiliyor.
Bir suç işleyen ve köşeye sıkışan biri, hemen en yakınındaki Suriyelileri tecavüz, katil, hırsız gibi bütün olumsuz imgelerle bütünleştiriyor ve insanları buna karşı kışkırtıyorlar.
Türkiye insanı her zaman mazlumlardan yana olmuştur.
Misafir etmiş, ekmeğini paylaşmıştır.
Bugün İslam’ın beldeleri isyan ve savaşla kaynıyor. Arap beldelerinde huzur yok. Bizim beldelerimize huzur bulmak için, nefes almak için, yaşamak için ülkemize sığınan insanlara sahip çıkmalıyız.
Bunu yapmazsak, dünyada da ahirette de bedeli büyük olur.
Bunu yapmazsak, Vail’in vebali altından kalkamayız.
12 yaşındaki bir çocuğu bile sığdıramadık dünyamıza.
Şimdi ırkçılık yapmanın değil, insan olmanın zamanı.
İnsanlığımızı yeniden hatırlamanın zamanı.
Irkçılığa kurban giren 12 yaşındaki bir çocuğun verdiği mesajı almanın zamanı…