Satranç, dünyanın bir numaralı strateji oyunudur.
Bir kare zemin üzerinde, 64 karelik hareket alanı içinde bir savaş yürütülüyor.
Bu savaşın kazananı mutluk surette daha zeki olan kişi olacaktır.
Ancak daha önemlisi bir sonraki hamleyi tahmin edebilmektir.
Aksi taktirde karşılaşacağın sürprizler sana mağlubiyeti tattıracaktır.
Şimdi bu oyunu gelin bir coğrafya üzerinde oynayalım.
Bu coğrafya, uzun zamandır kan, gözyaşının ve katliamların eksik olmadığı Ortadoğu coğrafyasının en uzun soluklu savaşının yaşandığı Suriye olsun.
Oyun sadece iki taraf arasında oynanmıyor.
ABD, Rusya, Türkiye, İran ve birçok ülke bu coğrafyada beklentileri doğrultusunda savaşa dahil olmuş durumda.
Ancak önemli bir unsur, burada en önemli figüran durumunda şu an.
Türkiye PYD ve silahlı gücü YPG’yi uzun süredir Terör örgütü olarak ilan etti. Ancak ne hikmetse müttefiki olduğu ABD ısrarla YPG’yi koruyor ve DAİŞ ile mücadelede en önemli ortağı olarak görüyor.
Hem ABD hem de koalisyon güçlerinin buradaki tek hedefi DAİŞ ile mücadele. Bu konuda bu güne kadar en sert mücadeleye PYD’nin verdiği bir gerçek.
İşte bundan dolayıdır ki Türkiye’nin tüm ısrarlarına rağmen ABD, PYD ile arasına mesafe koymadığı gibi, Trump yönetimi de tıpkı Obama döneminde olduğu gibi önemli destekler veriyor.
ABD ile PYD’nin yakınlaşması yeni değil.
İki yılı aşkın bir zamandır Rojava ve Suriye’de YPG ve DSG ile koordineli olarak IŞİD’e karşı savaşan ABD’nin iyi bir müteffik olarak gördüğü bu unsurlardan vazgeçmesi mümkün görünmüyor.
Bir Ortadoğu uzman görüşü; “ABD’nin Ortadoğu siyasetine baktığımız vakit, bir takım güçlerle stratejik bazı güçler ile de taktik ilişkiler kurduğunu görürüz.
PYD ile ABD arasındaki ilişkiler de bir noktaya kadar stratejiktir. Çünkü Amerika Suriye ve Irak siyasetinde Kürdlere sadece taktik açıdan yaklaşmıyor, stratejik ortak olarak da görüyor. Güney Kürdistan ABD için stratejik bir ortaktır.
PYD için ise özellikle Kobane’den sonra ABD stratejik ilişkiler oluşturmaya başladı. ABD’nin PYD ile olan ilişkilerini keseceğini düşünmüyorum. Ancak buna rağmen bir yere kadar Türkiye’nin Rojava’ya girmesine göz yumdu. İki ülke arasındaki gizli anlaşmalar gereği Türkiye belli bir noktaya kadar operasyonlar gerçekleştirecek ve orada duracaktır, ardından da Suriye’yi terk edecektir.
ABD ne Türkiye ile olan ilişkisini ne de PYD ile olan ilişkisini kesmek istemiyor ve Kürtlerin ilan ettiği kantonların birleşmesi için de orta bir yol bulunacak, federasyon oluşturulacaktır. Fakat bu federasyonun Türkiye için bir tehlike arzetmemesi için ABD, Türkiye’nin Cerablusa girmesine ve kendine yakın güçleri orada konumlandırmasına izin verdi. Bu noktada belli güçler arasında anlaşmalar yapılmış. İran, Rusya, Esad, Pentagon ve Avrupa ülkeleri dahil Türkiye’nin bir an önce operasyonlarına son vermesini ve amacından sapmamasını belirtiyorlar. Rusya ve Amerika da Türkiye’nin daha fazla ilerlemesine izin vermeyeceklerdir. Amerika’nın bu operasyona onay vermesi, Kürtleri gözen çıkardığı anlamına gelmiyor.”
Bir başka görüş; “ABD aynı anda birden fazla güçle ilişki yürütebilecek bir güçtür. Türkiye’yi NATO üyesi bir ülke olarak ortağı olarak görüyor. Suriye Kürtleri için de IŞİD’e karşı yürüttükleri başarılı direniş ve mücadele ile Amerika için koalisyon ortağı konumuna gelmiştir. ABD bu durumda ortakları arasında anlaşmazlığın olmasını istemiyor. Büyük güçler seçim yapmak durumunda olmaz, birden fazla güçle dengeli ilişkiler yürütebilecek potansiyele sahiptirler. Stratejilerine kim hizmet ediyor, onlar buna bakar. Irak’ta da aynı durum geçerli. Orada da Şii, Sünni, Kürt tüm bu güçler karşı karşıya gelebiliyor. Ancak ABD’nin yıllardır tüm bu güçlerle ilişkileri var. Bir yandan merkezi hükümete yardım ederken, bir yandan da IŞİD’i ortadan kaldırmaya çalışan diğer güçlere de desteklerini sunuyor. ABD’nin KBY ile stratejik ilişkileri bulunmaktadır zaten.”
Türkiye ilk günden beri ABD’nin PYD ile yakınlaşmasına sıcak bakmıyor.
Ancak şu sıralar ne hikmetse beraber hareket ettiği Rusya da YPG’ye destek vermeye başladı.
Bir süre önce Türkiye’nin Irak'ın Şengal (Sincar) ve Suriye'nin Karaçok Dağı'na düzenlediği hava saldırıları da hem Rusya, hem de ABD’nin tepkisini çekti.
Burada Türkiye’nin önemli eksikliği bir sonraki hamleyi tahmin edememek.
Eğer böyle giderse Türkiye hem Rusya, hem de ABD ile ter düşecektir. Bu olursa Türkiye’nin Suriye politikasının sonu anlamına gelir.