Seçimler Demokrasinin Bayramı olarak nitelendirilir.
Halkın iradesinin sandığı yansımasıdır.
Ancak son seçimler Demokrasiden ne kadar anladığımızın resmi ortaya çıktı.
‘Bizden olmayana yaşam hakkı yok’ anlayışı tecelli etti adeta.
7 Haziran seçimlerine kadar 5 aylık sürede en fazla saldırıya uğrayan parti kim dersem herhalde herkes tereddütsüz HDP olduğunu söyleyecektir.
HDP merkez, seçim bürosu, stant ve araçlarına yönelik sayısı ve dozu artan saldırılar; Adana ve Mersin’deki bombalamalar ve Diyarbakır mitingine yine bombalı saldırı ile tavan yapmıştı.
Bilecik-30 Nisan; bir grup HDP İl binasına saldırı girişiminde bulundu, parti bayraklarını kopardı, “Ne Mutlu Türküm Diyene, Ya Sev Ya Terk Et” sloganları atan gruba 2 saat müdahale edilmedi, partililer binada mahsur kaldı.
Üsküdar: İlçe binasındaki kongre çalışması saldırıya uğradı, partililer tartaklandı, birkaç kez ilçe binasının kapısına 3 hilal çizildi. Gençlik konseri biletleri satan partili bıçaklandı.
Küçükçekmece: 25 Nisan; HDP seçim bürosu silahlı saldırıya uğradı.
Rize-Fındıklı: 3 Mayıs; “Türkçülük Günü” adı altında yürüyüş düzenleyen ülkücüler HDP seçim ofisine saldırdı, parti bayraklarını yaktı. Aynı akşam ofise ikinci kez saldırı yapıldı.
Kırşehir: Kelismail köyünden HDP’ye oy verenler “terörist” baskısıyla köyü terketmek zorunda kaldı.
Gaziantep: 12 Mayıs; üniversitede seçim çalışması yapan öğrencilere bir grup saldırdı, 4 yaralı.
Kastamonu: 13 Mayıs; Soma faciasını anma törenine katılan HDP’li adaya linç girişimi oldu.
. Kırşehir: 13 Mayıs; Selahattin Demirtaş’ın Kırşehir mitingindeki konuşmasını ıslıklayan grup, ‘Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez’ sloganları attı. Mitingden sonra partililere taşlı saldırı oldu.
Tokat-Turhal: Seçim bürosunun açılışı öncesi sosyal medyada ırkçı paylaşımlarla çağrılar yapıldı.
Çanakkale: 14 Mayıs; HDP standına aşırı sağcı bir grup saldırdı, 4 kişi yaralandı.
Tekirdağ-Saray: 15 Mayıs, seçim ofisine saldırı. 17 Mayıs; Kapaklı’da yüzü maskeli bir kişi seçim bürosunun camlarını kırdı.
Bu ve buna benzer yüzlerce saldırı gerçekleştirildi. HDP çalışanlarına yönelik Bingöl’deki saldırıda bir kişi yaşamını yitirdi.
Tüm bu saldırıların olmasının en büyük nedenlerinden biri, iktidar vekilleri, bakanların ve hatta Başbakan’ın hedef göstermesi olarak nitelendirildi.
Adana ve Mersin HDP İl başkanlıklarına ise eşzamanlı bombalı saldırı düzenlendi.
Bu iki saldırı en büyük tepkiyi almıştı Diyarbakır saldırısı öncesi.
Merak ettim acaba bu patlamalar ile ilgili davalar ne oldu.
Bu davaları devletin bakış açısı bir başvuru ile ortaya çıktı aslında.
HDP Mersin il yöneticileri tarafından Mersin Valiliği'ne maddi zararların karşılanmasına ilişkin yapılan talep reddedildi. Savcılık, ‘Herhangi bir terör örgütünün üyesi, yandaşı veya sempatizanı tarafından bir saldırıya maruz kalındığına dair gerek müracaatçının talebinde gerekse dosya içeriğinde herhangi bir bilgi, belge veya tanık olmadığı’ gerekçesiyle talebi reddetti. Ayrıca ret kararında savcılığın ‘Kasten adam öldürmeye teşebbüs’, ‘Tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmak veya el değiştirmek’, ‘Mala zarar vermek’ suçundan soruşturma başlatıldığı belirtilirken, soruşturmada gizlilik kararı olduğu da vurgulandı. Talebin reddine ilişkin konuşan HDP avukatların Bedri Kuran ve HDP Mersin İl Eşbaşkanı Selman Günbat, HDP'ye yapılan saldırıların üzerinin örtülmeye çalışıldığını ve faillerin bulunması için mücadele edeceklerini söyledi.
Savcılık tarafından yapılan bilgilendirmenin ardından alınan ret kararını değerlendiren HDP avukatlarından Bedri Kuran, HDP Mersin il binasına yönelik saldırının ardından savcılığın olaya ne kadar münferit yaklaştığını ve olayın ilk gerçekleştiği süreçte de bunu söylediklerini hatırlattı. Olayın üzerinde 9 ay geçmesine rağmen hala gizlilik kararının devam ettiğinin altını çizen Kuran, “Savcılık tarafından verilen bilgiye göre olayın nitelendirilmesi 'örgütlü bir terör saldırısı' şeklinde değil de sıradan münferit bir olay olarak değerlendirdiği komisyona verdiği bilgilerden anlaşılıyor” diyor.
Bombalı saldırı üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen soruşturmaya hala bakamadıklarını ve soruşturma hakkında kendilerine bilgilendirme yapılmadığına dikkat çeken Kuran, şöyle devam etti; “Ancak basında yer alan bilgilerden Adana ve Mersin'de eş zamanlı olması, failinin aynı olması saldırıların organizeli ve örgütlü yapıldığını bariz ortaya koyuyor. Savcının bu şekilde davranması akıllara 'Acaba savcılık olayın failleri arkasındaki örgütü, örgütlü gücü araştırmak istemiyor mu' sorularını getiriyor.”
Şimdi siz olsanız nasıl düşünürsünüz bu durum karşısında. Ortada bir siyasi partiye saldırı var. Ve bu saldırının bir ‘Terör’ saldırısı olduğu kesin, ama sıradan bir olay olarak görülüyor.
Bu saldırıların Ankara’da Ak Parti Genel Merkezine yönelik yapılan roketli saldırıdan farkı ne?
Sonuçta HDP seversiniz veya sevmezsiniz bu ülkenin legal siyasi partilerinden biri. O zaman bu tahammülsüzlük neden. Niye düşman olarak bakılıyor bu partiye. Ortada bir sorun varsa bu tür bir yaklaşım çözme yerine daha da derinleştirmez mi sorunu?