Geçtiğimiz hafta Mardin’in Batman’a komşu ilçesi Midyat’ta kimsenin tasvip etmediği bir saldırı gerçekleşti. Zira sivillere yönelik saldırıları eleştirdiğimiz, kınadığımız bir sırada ikisi üçü sivil 5 kişi yaşamını yitirdi bu saldırıda.
Aslında konumuz bu değil, saldırı sonrası gelişen olaylardır.
Midyat İlçe Emniyet Müdürlüğüne yönelik bombalı saldırının ardından haber takibi için ilçeye giden gazetecilere kendini bilmez kişiler tarafından saldırı düzenlendi.
Aslında saldırıdan öte bir linç girişimiydi bu.
Amerika’nın Sesi muhabirleri Mahmut Bozarslan, BBC Türkçe muhabiri Hatice Kamer, Veysi İpek ve serbest gazeteci Sertaç Kayar, öfkeli bir kalabalığın linç girişimine uğrayarak yaralandı.
Kamer başına isabet eden bir taş, Bozarslan da gözüne aldığı bir darbeyle hastaneye kaldırıldı. Gazeteciler ayakta tedavi edildikten sonra bir süre daha hastanede mahsur kaldı. Gazetecilerin hastaneye kaldırıldığını öğrenen kalabalık, birilerinin provokasyonuyla bu kez hastaneye yönelmiş ve adeta yarım kalan işi tamamlamak istemişti. Burada ikinci bir saldırıya uğrayan muhabirleri, işin ciddiyetini anlayan polis havaya ateş açarak kurtardı.
Amerika’nın Sesi Türkçe Bölümü Diyarbakır muhabiri Mahmut Bozarslan, Midyat’ta çekim yaparken bir grubun ilk önce kendisiyle seyahat eden Amerika’nın Sesi Kürtçe Bölümü muhabiri Hatice Kamer’e saldırdığını, kalabalığın ısrarı üzerine olay yerinden ayrıldıklarını, ancak arkalarından atılan bir taşla Hatice Kamer’in başından yaralandığını söyledi.
Bozarslan daha sonra kalabalığın kendisini ve Sertaç Kayar’ı ayrı sokaklarda sıkıştırarak dövdüğünü belirtti. Bozarslan hastanede tedavi gördükten sonra bir kısmı aynı kişilerden oluşan kalabalığın kendilerine yine saldırdığını, polisin ateş açması sonucu kurtulabildiklerini söyledi.
Hatice Kamer de, grubun kendilerine Roj TV muhabiri oldukları iddiasıyla saldırdıklarını söyledi.
Gazeteciler Midyat karakolunda bir süre polis tarafından sorgulandı.
Saldırganların kim olduğu sorulan gazeteciler, kalabalıktan bazılarının Midyat’ta ‘AKP ilçe başkanının koruması, yakınları ve onu tanıyan kişiler’ olduğunu, ikinci saldırı girişiminde bulunanların da önceki saldırıdan bazı kişiler olduğunu belirtti.
Bu ciddi bir iddia.
Ak Parti il yönetiminin ve hatta genel merkezin üzerinde durması ve eğer öyle ise bu kişilerin bu görevlerden çektirilmesi gerekiyor.
Gazetecilere saldırı ile ilgili tartışmalar hala bitmiş değil.
Özellikle sosyal medya üzerinden devam ediyor bu tartışmalar.
Saldırıdan bir iki gün sonra bu iddiayı doğrular bir gelişme oldu.
Kendisini sosyal medyada AK Parti Midyat İlçe Teşkilatı Tanıtım ve Medya Başkanı olarak tanıtan bir kişi saldırganları sosyal medya üzerinden tebrik etti.
Gazeteciler, saldırı sonrası yaptıkları açıklamalarda, yaşananları provoke eden isimlerden birinin AK Parti Midyat İlçe Başkanı’nın olduğunu söylenmişti.
AK Parti cephesinden sosyal medyada yapılan paylaşımlar gazetecileri doğrular nitelikte.
AK Parti Midyat İlçe Teşkilatı Tanıtım ve Medya Başkanı Sait Turgut, gazetecileri “sözde” diye niteledi ve gazetecilere saldıranlar için de “ellerine sağlık” yorumunu yaptı.
Öte yandan Turgut’un bu paylaşımına gazetecilere saldıranlardan biri de yorum yazarak destek verdi.
Seyfettin Bedir isimli kişi, Veysi İpek’e saldırdığını bu sözlerle itiraf etti; “Sizce bu ş…. Olaydan on dakika sonra orada bulunmaları tesadüf mü? Bunların hepsi ayrı ayrı ‘vatan haini’, bırakmadılar, daha beter olacaklardı, en köşede oturan elini havaya kaldıran hain hastane bahçesinde emniyet müdürümüze el kaldırdı ama icabına baktık.”
Bir Ak Parti İl Yöneticisi, partilerinde görev yapan Sait Turgut’un yaptığı paylaşımın bireysel bir paylaşım olduğunu ve AK Parti’yi bağlamadığını söyledi. Yapılan yorumu tasvip etmediklerini de ekledi.
Saldırıya uğrayan gazeteciler bu paylaşımların ardından savcıların harekete geçmesini istedi.
Midyat'ta üç gazetecinin saldırıya uğramasına basın meslek örgütlerinden tepkiler gecikmedi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu saldırıyı “rezalet” olarak nitelendirerek şunları ifade etti; “Midyat’ta dokuz meslektaşımızın, baş, yüz ve vücutlarından yaralanmasının gerekçesi ‘Bombalı saldırının hedefi olan güvenlik kuvvetlerinin duygusal tepkisi’ olamaz. Türkiye’de, siyasi mesajlarla gazetecilere karşı saldırılar özendiriliyorsa, bir yıl içinde 64, beş yıl içinde 471 medya temsilcisinin saldırı hedefi olmasına şaşırmamak gerekir.
TGF Başkanı Yılmaz Karaca da Başbakan Binali Yıldırım’a çağrıda bulunarak “Diyarbakır'daki gazetecilerin bu sıkıntılarının sona erdirilmesi ve güvenliklerinin sağlanmasını istiyoruz” dedi ve şöyle devam etti:
Ülkedeki siyasetçilerin akıl dışı açıklamaları ve hedef göstermeleri basın emekçilerini çalışamaz hale getirdi. Peki, hangi akıl bu tür bir olaydan gazetecileri sorumlu tutar.
Hangi mantık bunun için gazetecilere saldırır.
Bu kişilerde ne mantık, ne de akıl var…