Türkiye’nin ‘Basın Özgürlüğü’ alanındaki karnesi hiçte iyi değil.
Sadece bu olsa iyi.
Ne yazık ki ‘Düşünce ve İfade Özgürlüğü’ alanında da sınıfta kalıyoruz.
Avrupa’dan bakıldığında Türkiye’nin ifade ve basın özgürlüğünün yeterli ölçüde korunmadığı, güvence altına alınmayan ve Avrupa standartlarının altında bir ülke olarak görünüyor.
Basın özgürlüğü Avrupa Konseyi’nin yetkili kurumlarının en çok üzerinde durdukları konu.
Bu konuda bir rapor hazırlanmış.
Raporda, şu ana kadar icra edilmeyen 11 bin karar olduğu belirtiliyor. Bunların arasında 10 yıldır icra edilmeyi bekleyenler bile var. Düşünün, 10 yıl önce bir karar verilmiş, ilgili devlet bunu 10 yıldır yerine getirmiyor.
İstediğiniz kadar karar verin, devlet onu uygulamadıktan sonra ne işe yarar?
Kararları en fazla yerine getirmeyen ülkeler Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Romanya.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkan Yardımcılığı’na seçilen Türk yargıç Işıl Karakaş, Türkiye’nin insan hakları karnesinin nasıl göründüğünü şöyle anlatıyor; “Aslında yıllar içinde hiçbir değişiklik yok. Avrupa’dan baktığımız zaman Türkiye’nin insan hakları karnesi hiçbir zaman iyi değildi. Tabii ki bir zamanlar Türkiye’nin işkence yapan ülke imajı vardı, neyse ki sevinerek söyleyelim o imaj artık yok. Ama onun yerine ne geldi? İnternetin yasaklandığı, ifade özgürlüğünün hiçbir şekilde korunmadığı, sürekli hakaret yüzünden davaların açıldığı bir ülke imajı. Cumhurbaşkanına hakaret yüzünden sürekli davalar açılıyor. Bu, Avrupa’da başka bir yerde yok. Yani hakaret etmek ceza kanununda düzenlenen bir suç değil. Eğer saygınlığınıza bir müdahale olduğunu düşünüyorsanız ancak tazminat davası açarsınız, başka bir dava açamazsınız.”
Son zamanlarda oldukça fala basın kuruluşları ve gazeteciler hedef gösterilmeye başlandı.
Gazeteciler en ufak bir eleştiride bile yargı kıskacına alınıyor, haklarında davalar açılıyor. Bunu en son örneğini Gazeteci Hasan Cemal’de gördük. Cemal, yazdığı iki köşe yazısından dolayı Cumhurbaşkanına hakaretten adliyede ifade verdi.
Son zamanlarda Doğan Medya Grubuna bir yönelim var.
İktidarın yanında olmadığı ve iktidarın sevmediği kişilere yer verdiği için her taraftan saldırıların hedefi oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Aydın doğan arasında bir çekişme var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık bu gruba yönelik sert eleştiriler yapıyor.
Bunun bir sonucu olarak bu medya grubu hakkında “Terör Örgütü” soruşturması bile başlatıldı.
Yetmedi bu gruba ait gazeteler saldırıya uğradı.
Daha önce de AKP Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın, Ahmet Hakan'ı tehdit etmişti. Boynukalın, Hürriyet'e yapılan ikinci saldırıdan sonra çekildiği ortaya çıkan görüntülerde Ahmet Hakan'ın Nişantaşı'ndaki evinin önüne gitmeyi düşündüğünü belirterek, “Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak olmuş” demişti. Star gazetesi yazarı Cem Küçük de köşesinde, Hakan’ı ölümle tehdit ederek, “İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun” diye yazmıştı.
Tüm bunlar üst üste eklenince önceki akşam patlak veren olay yaşandı.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, CNN Türk'teki programı sonrası evinin önünde saldırıya uğradı.
Hakan’ın içinde bulunduğu aracı takip eden siyah bir otodan inen 4 kişi Ahmet Hakan ve yanındaki korumasına saldırdı. Darp edilen Hakan ve koruması hastaneye kaldırıldı. Ahmet Hakan'ın hastanede yapılan muayenesinde burun ve kaburgasında kırıklar tespit edildi.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin hastane önünde Ahmet Hakan’ın kısa mesajını iletti; “Kendisi hastanedeyken arayanlara soranlara herkese teşekkürlerini iletiyor. Aynı zamanda kendisine bu saldırganları bu aksam gönderenlere de bir mesajı var. Mesajı da şu; ‘Bu tür saldırılardan hiç bir şekilde yılmayacağız. Korkmuyoruz. Bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz.”
Muhalefetten saldırıya anında tepki geldi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, medyaya yönelik saldırılar konusunda hükümetin çok dikkatli ve tutarlı adımlar atmasını arzuladıklarını belirterek, yaşanan bu saldırının kaygı verici olduğunu söyledi.
İktidar partisi Milletvekili Hasan’ı ölümle tehdit etti ve bu saldırı oldu. Ancak ne hikmetse iktidar kanadından da kınama geldi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, saldırıyı kınadığını belirtti.
90’lı yıllarda en tehlikeli mesleklerden biri de gazetecilik ti. Birçok gazeteci, yazdıklarından veya fikirlerinden dolayı katledildi. Şimdi yavaş yavaş o yıllara dönüldüğünün sinyalleri geliyor.
Zaten bu yüzden bu alandaki karnemiz iyi değil. Türkiye bu yıl yapılan değerlendirmede basın özgürlüğünde 149'uncu sırada yer aldı.