HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Batman’da binlerce kişiye ‘Savaşa karşı barış mitingi’nde seslendi.
Uzun uzadıya kardeşlikten bahsetti.
Kürt- Türk kardeşliğinden…
Aslında tarihten bir örnek verdi.
Verdiği örnek ise en önemli konulardan biri.
Türkler’in ilk kez Anadoluya açıldıkları Malazgirt savaşından bir örnek.
1071 yılındaki bu savaşın ardından Kürtler ile Türklerin Bin yıllık kardeşliğinden bahsedilir belkide.
Demirtaş Batman’da konuşurken, tarih kitaplarında neden Mervanilerden bahsedilmediğini soruyor ve ekliyor; “Malazgirt'ten Alparsalan'dan bahsediliyor. Malazgirt'ten Alparsalan'ı konuşurlar Mervani'yi konuşmazlar. Yüz sayfa tarih yazılıyor ama Mervani Kürt Devleti'nin 10 bin kişilik ordusuyla Anadolu'ya girdiğini bulamazsınız. Siz yazmadınız diye okunmayacak mı bu tarih. Gençlere özel ricamdır. Gazi Muhammed'in başına Mele Mustafa, Şeyh Said'in başına neler geldiğini bilmeyen, Dersim, Zilan, Ağrı'da neler yaşandığını bilmeyenler geleceğini öğrenemez. Gerçek tarihinizi öğrenin. Amed Zindanı'nı öğrenin. Hakkı'yı, Mazlum'un yaptıklarını bilmeyenler bugünü öğrenemez. Önce tarihimizi öğreneceğiz. İnkılap yalan tarih kitabını yazmışlar. İki Kürt kelimesi geçiyor o da zararlı Cemiyetler diye geçiyor. Kürt tarihinin dili, kültürü kitaplarda. Ey Davutoğlu kalın kalın kitaplar yazıyorsun ama boş boş yazıyorsun. Siz Kürtleri yok sayınca Kürtler yok olmuyor. Yüz yıldır bu yalanı 'kar kurt' dediler, 'kuyruklu' dediler tam Kürt olduk bu sefer siz halk değilsiniz. Biz neyiz ey Davutoğlu. En çok konuşulan dördüncü dilden biri Kürtçedir. Bu coğrafyanın en kadim halkı Kürtlerdir. Kürtler, Türkler bu toprakların gerçek sahibiler. Buraların kadim halkıyız.”
Mervaniler’den tarihçiler bahseder. Ancak Malazgirt’te Türklerin bir nevi Anadoluya geçiş anahtarının bu Kürt beyliği olduğundan bahsedilmez. Tarih kitaplarında ise bulamazsınız.
Malazgirt Savaşı'nda Kürtler'in rolüyle ilgili en önemli bilgi 13. yüzyıl yazarlarından Sıbt İbnü'l-Cevzi ismiyle tanınan Ebu'l-Muzaffer Yusuf'un ‘Mir'atü'z-zeman fi Tarihi'l-âyan’ isimli eserinde şu şekilde geçer; “Az önce 10 bin Kürt de Sultan'a katılmıştı. Bununla beraber (sultan) Tanrı'dan sonra buyruğundaki 4 bin kişilik hassa askerine güveniyordu.”
Malazgirt Savaşı'na katılan Kürtler'le ilgili diğer bir bilgi, Kenzü'd-Dürer ve Câmiü'l-Gurer isimli bir eser yazan Memlük tarihçisi İbnü'd-Devaddari'de de (öl. 1336'dan sonra) vardır. Kenzü'd-Dürer'de bu konu, “Sultan Alparslan'a Kürtlerden ve sâir kavimlerden olmak üzere 10 bin kadar insan da katılmıştı” şeklinde geçer. (İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, s. 57)
Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında cereyan eden Malazgirt Meydan Muharebesi öncesinde, Romen Diyojen, sayısı 100 Bin’i bulan tam donanımlı bir ordu hazırlayarak Doğu'ya hareket eder. Alparslan, Diyojen'in böylesi büyük bir ordu ile hareket ettiğini haber alınca endişeye kapılır ve sayıları 30-35 bin civarında olan ordusu ile İmparatorla mücadele edemeyeceğini düşünerek çareler aramaya koyulur. Tabi tek bir çare vardı. O da ordunun sayısını arttırmaktı. Bunun üzerine bir plan yapılarak, Bizans ordusunda paralı olarak görev yapan Uzlar ve Peçenek Türkleri ile temasa geçerek onları Alparslan'ın ordusuna katmaya karar verildi. Planın hayata geçirilmesi adına, Alparslan'ın casusları hemen harekete geçerek Kayseri yakınlarında Peçenekler ile Uzlarla görüşerek onlara durumu kısaca izah ettiler; “Siz de Türksünüz, biz de! Tarihi düşmanımız olan Avrupalıların safında kan kardeşlerinize karşı nasıl savaşırsınız? Gelin bize katılın” denildi. Peçenekler ile Uzların tek bir sorusu oldu; “Size katılmak için bize ne kadar vereceksiniz?” Bu soru karşılığında küçük çaplı bir şaşkınlık yaşayan Alparslan'ın casusları; “İmparator ne verdiyse aynısı...” Bu cevap Peçenekler ile Uzlar'ı pek tatmin etmedi ve Alparslan'ın adamları tekrar, “Savaştan elimize geçen ganimetten askerimize ne kadar düşerse size de o kadar” gibisinden bir teklif ettilerse de Peçenekler ile Uzlar arasında pek itibar görmedi ve uzlaşma sağlanamayınca Alparslan'ın adamları çaresiz bir vaziyette elleri boş dönerler.
Bu olumsuz haberi alan Alparslan, son umudunu da yitirmiş olmanın verdiği durumla birlikte iyice endişeye kapılmış ve yeni çareler aramaya başlamıştı. Belki bir umut olur diye, Vezirlerini ve komutanlarını toplayarak onlara; “Amca çocuklarımıza gidin!...” dedi. Yani Kuzey Irak'taki Kürtler... Bunlar asker bile değillerdi, çiftçi ve çobandılar. Teklif değil, sadece haber verilen bu amca çocukları yine tereddüt etmeden gelip Alparslan'ın ordusunda görev aldılar ve üzerlerine düşeni layıkıyla yerine getirdiler. Neticede, Malazgirt Muharebesi Alparslan'ın ordusunun zaferiyle sonuçlandı ve Türklere Anadolu'nun kapısı açıldı.
Romanos Diyojen’i esir eden askerin Kürt olduğu; Malazgirt adının Kürtçede Me (biz)- lez (tez, çabuk, erken)- girt (aldık) kelimelerinden geldiği gibi iddialar da var.
Bunlar belki sadece iddia.
Ama bilinen bir gerçek var ki Türkler ve Kürtler Malazgirt’te omuz omuza savaştıkları. Bu kardeşlik 1071 yılından beri var. Ama şimdi ne yazık ki bu kardeşlikten eser yok.