Sürecin büyük fotoğrafına şöyle bir baktığımızda Türkiye’nin durumunun hiçte iyi olmadığını görmek mümkün.
Tabiri caizse ülke dört bir yandan kuşatılmış durumda.
İstanbul ve Midyat’ta peşpeşe patlayan bombalar şu an için gündemin birindi maddesi ancak son zamanlarda işler pekte iyi gitmiyor.
Almanya parlamentosunun ‘Ermeni Soykarımı’nı onaylaması ile sarsılan Türkiye şimdi yaşanan olumsuzlukların unutulması uçun çaba sarfediyor.
Ülkenin çeşitli yerlerinde patlayan bombalar özellikli turizme ciddi darbeler vurdu. Turizmciler şimdilik sessiz, ancak patlama yaşamaları an meselesi.
HDP Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması özellikle dışarıda tepkiyle karşılandı.
HDP grup toplantısında gündemin birinci maddesi buydu.
Eşgenel Başkan Figen Yüksekdağ, 7 Haziran seçimlerinin üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlattı ve ekledi; “7 Haziran'ın hemen arkasından halkımızın büyüyen demokratik iradesine karşı bir darbe hareketi başlatıldı. Sandıklardan çıkan oyu ve iradeyi tanımayanlar bu iradeyi teslim almak için bir hareket başlattı. Bir yıl boyunca bu hareket acı ve gözyaşı üreterek bu aşamaya geldi. Bir yıl önce bugün kalıcı bir barışın tesis edilmesinde güven olmuştu. Hangi partiye oy verirse versin, demokratik seçime ve yarına güven artmıştı. Yarının da umudu ve demokrasiyi gören bir halk vardı. İnsanların gözü ve gönlü açılmıştı. Ancak ardından darbe dönemini aratmayan baskılar ve tutuklamalar, söz söylemenin suç haline geldiği, duymanın bedelinin ağır olduğu bir dönemin kapısı açıldı.”
İktidarın 7 Haziran'dan sonra yeniden eski ayarlarına döndüğünü belirten Yüksekdağ, şunları söyledi; “7 Haziran’dan bu yana iki kez hükümet değişti. Hükümet dayanmıyor. Bir yılık süre içinde iki bin insan yitirildi. Aydını, öğrencisi, siyasetçisi, hakkını arayanlar, söz söyleyenler, sosyal medyada düşüncesini paylaşanlar hapse atıldı. Bir yıllık süre içinde onlarca kent ablukaya alındı. 7 ilçe enkaza dönüştürüldü. Tüm bunlar 8 aylık süre içinde yaşandı. Bir yıllık süre içinde savaştan ölümden gözyaşından başka bir şey göremiyoruz. Bugünkü siyasi iktidar Saray'daki zat, ölümle, yıkımla ayakta kalmaya o kadar bağlanmış ki, ölüm olmadan nefes alamıyor. Kendisini yaşatamıyor. Barış olmasın, siyaset kurumu çalışmasın, sivil alanda söz söylenmesin diye bildikleri şer enstrümanını sınırsızca kullanıyor. Bu zor, bu ölüm uygulamaları biterse kendileri de bitecek. Bir yıl öncesinden bunu çok iyi biliyorlar. Ne diyorlar? Bu savaş kıyamete kadar sürecek. Kıyamete kadar sürecek, bütün yaşam boyunca sürecek dedikleri şey kendi şer iktidarlarıdır.
Bizler onların ölüm siyasetine karşı yaşatmanın siyasetini yapıyoruz. Hemen bugün savaşa karşı çözüm istiyoruz. İşte bu nedenle HDP'yi kendi ölüm ve savaş siyasetinin karşıtı, hasmı düşmanı olarak görüyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dokunulmazlıklar ile ilgili yasayı 7 Haziran'da onayladığına dikkat çeken Yüksekdağ, “Bu bizlere bir mesaj değildir, kendisinin bizlere karşı mezarlıktan geçerken ıslık çalma tavrıdır. 7 Haziran akşamını elinden gelse, bütün insanların hafızasından, belleklerinden silmek istiyor. 7 Haziran tarihinde onun yenilgisi var. 7 Haziran akşamı tek parti, tek adam iktidarı yenilgiye uğradı” diye konuştu.
Türkiye’nin demokrasi ve insan haklarız alanlarında dışarıda çokta iyi bir izlenimi yok.
Özellikle DAİŞ ile ilgili başta net bir tavır takınmaması ve bu örgüt ile bağlantılı diğer oluşumlara destek vermesi eleştirilerin odağındaydı.
Bugün DAİŞ ile anılan kentlerin başında Gaziantep geliyor.
Ankara ve İstanbul’da yaşanan patlamaların neredeyse tamamını üstlenen DAİŞ’in Gaziantep ile bağlantısı tespit edilmişti. Bu şehirde bu örgüte yönelik operasyonlar yapılması gerekirken, geçtiğimiz günlerde kentteki yerel ve ulusal basın temsilcileriyle biraraya gelen ilin yöneticileri, DAİŞ ile ilgili yapılacak haberlerin valilik tarafından oluşturulan WhatsApp’a atılması ve onaylandıktan sonra yayınlanması kararı almışlar.
Ülkenin insan hakları alanında gerilediğini herkes dile getiriyor.
İngiltere Maliye Bakanı George Osborne, bu isimlerin başında.
İngiltere Başbakanı David Cameron 2010 yılında AB'ye kabul edilmesi için Türkiye'nin 'en güçlü sözcüsü' olacağını söylemişti.
Maliye Bakanı Osborne ise, “Türkiye geriye gitti. Demokrasi ve insan haklarıyla ilgili büyük endişeler var. Britanya hükümetinin siyasi tercihi Türkiye'nin bu aşamada AB üyesi olmamasıdır” diye konuştu.
Başbakan Cameron Mayıs ayında, AB'den ayrılmaktan yana olanların 'Türkiye yakında Birlik üyesi olacak' şeklindeki iddialarına karşı çıkarken, sürdürülmekte olan tam üyelik görüşmelerinin üyeliğin 3000 yılından önce gerçekleşmeyeceğini gösterdiğini söylemişti.
Türkiye hükümeti ise tam üyeliğin stratejik hedefleri olduğunu ve Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlanmasının üyelik sürecini hızlandıracağını duyurmuştu.
Osborne, katıldığı BBC televizyonunun programında, “Ben yaşadığım müddetçe Türkiye AB üyesi olmayacaktır” dedi.
İnsanların hafızalarını silmek mümkün değil. Yüksekdağ’ın söylediği gibi eğer böyle bir girişim yapılıyorsa da bunun başarılı olması mümkün değil. Son bir yılda yaşananları hangi hafıza unutur ki.
İnsanların hafızalarına format atılamayacağını herkesin bilmesi gerekir.