Lütfen bekleyin.. Lütfen bekleyin..
Herkes 1 Kasım’da yapılacak seçimlere kilitlenmiş durumda.
Ancak büyük bir kesim şu ortamda sağlıklı seçimin yapılamayacağını söylüyor.
Hele bölgede mümkün gibi de görünmüyor.
Bırakın kırsal kesimi, neredeyse bölgedeki her şehirde silahlar, bombalar patlıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Kasım seçimlerinin 7 Haziran seçimleri gibi olmayacağını söyledi ya, çok doğru söylemiş.
7 Haziran’da çatışmalar yoktu, şehirlerde silahlar patlamıyor, uçaklar operasyonlara çıkmıyordu, hergün şehit haberleri gelmiyordu.
Peki ya şimdi?
Bırakın çatışmanın taraflarını, hiçbir dönemde olmadığı kadar sivil insan ölmeye başladı. Şimdi böyle bir ortamda seçime gitmenin mantığını anlamış değilim. Seçim sonuçları ne kadar doğru olacak.
İnsanlar ölürken üzülmemek elde değil.
Asker, polis, gerilla hiç fark etmiyor.
Ölümlerin hepsi acıdır ve üzülmek ise insanidir.
Ancak sivil insanların ölmesi kabul edilemez. Hele bu insanlar devletin güvenlik güçleri tarafından yaşam hakları ellerinden alınıyorsa bu hiç kabul edilemez.
Sivil ölümlerin en çok yaşandığı Şırnak'ın Cizre ilçesinde İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), tarafından yapılan incelemenin ardından bir rapor hazırlandı.
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici’nin başkanlık ettiği 9 kişilik heyette, İHD Batman Şube Başkanı Mehmet Bağıtır da yer aldı.
Raporun giriş kısmında; Baran Çağlı (7 yaşında), Mehmet Emin Yanaş (10 yaşında), Eyüp Ergen (30 yaşında / Sağlık Görevlisi) ve Mesut Sanrı’nın (39 yaşında / DEDAŞ Görevlisi) yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
Olayın tanıklarının anlattıkları düşündürücü.
Abdullah Öztanrı (Yaşamın yitiren Mesut Sanrı’nın dayısı); “Saat 13.00 civarında Nur mahallesinde silah sesleri gelmeye başladı. Her gün silah sesleri geldiği için, bize müzik sesi gibi geliyor. Aradan yarım saat geçti. Benim oğlum aradı. ‘Baba bizim Mesut yaralandı, hastanede’ dedi. Hemen hastaneye gittik. Maalesef acı haberi orada aldık. Gelen silah seslerinde, oradaki tabura saldırı olmuşsa ne olmuşsa artık, bilmiyorum. Keskin nişancılar da nöbet kulübelerinde tek kurşunla arabanın arkasına ateş açmış. O da arkada oturunca, kurşun sırtına denk gelmiş. TEDAŞ aracı özelleştirildiği için, sivil araçlar kullanıyorlar. Ancak resmi plakalı, arkadan tek kurşunla sırtına ve iç organlarına isabet etmiş. İç kanama ve beyin kanamasıyla ölmüş.”
Hacı Ergen (Yaşamın yitiren Eyüp Ergen’in ağabeyi); “24 saatlik bir nöbetteydi. O gün nöbeti değildi. ‘Abi bir çocuk çok hasta, ona bakıp geleceğim’ deyip hastaneye gitti. Saat 10.00, 10.30 civarında nerede kaldı diye sordum. Telefon açtım. Hastanede olduğunu söyledi. ‘Çocuklara bakıp geleceğim’ dedi. Saat 12.00’de silah sesleri geldi. Bende olayın olduğu caddedeydim. Her taraftan silah sıkılıyordu. Üzerimize sıkıyorlardı. Sivillere sıkıyorlardı. Zorlukla eve gidebildim. Gittiğim gibi Eyüp’ü aradım. Yarım saat, 1 saat geçti cevap vermedi. Sonra hastaneyi aradım. Bana ‘şu anda toplantısı var’ dediler. Meğer hepsi biliyor ama yaralıdır, onu kurtarırız diye düşündüklerinden bize söylemiyorlardı. 1 buçuk saat boyunca ambulansın gitmesine izin verilmedi. Bir insanın bile yanına gitmesine izin verilmedi. 1 buçuk saat boyunca yaşamaya tutunmuş, o ve 2 arkadaşı arabayla gitmişler. Bu silahlı ya da olaylara bulaşan olay çıkaran birisi değildi. Sadece insanların yaşamı için çalışan biriydi. Buraya gelenler, özel kişilerdi. Sadece sivil insanları öldürmek için gelmişler ve para karşılığı ile buraya gönderilen kişilerdir.”
Sabri Enük (Yaşamını yitiren Eyüp Ergen’in çalışma arkadaşı); “Ambulansın gelmesi için denemediğimiz yol ve görüşmediğimiz kimse kalmadı. Tüm kanalları kullandık. ‘Silah sıkmayın ben kendim gidip müdahale edeceğim’ dedim. Ancak izin vermediler. 3 defa gitme girişiminde bulundum, ama gidemedim. Saatler sonra 2 ambulans geldi. Onlara da kurşun yağdırıldı. Eyüp kurşunla değil, kan kaybından öldü. 3 sivilde saldırından saatler sonra yaşamını yitirdi. Ve seri bir atış yoktu. Tek atışlar yapılıyordu. Ölüm ve yaralamalarda görgü tanığı, şüpheli, yaralı ve ölen kişilerden barut ve parmak izi alınır. Ancak bu olayda hiçbir şekilde bu örnekler alınmadı.”
Bu sadece bir ilçede yaşananlar. Tüm bölgede benzer olaylar yaşanıyor veya iddia ediliyor.
Şimdi sivillerin yaşamını yitirdiği bir ortamda seçim yapılacak.
Peki, siyasi partiler nasıl propaganda çalışmaları yürütecek. Adaylar nasıl seçmenle buluşacak. Bunun güvenliğinin garantisini kim verecek?
Bu ortamda bırakın milletvekili seçimini, sınıf başkanı bile seçilemez.
