Hem Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birine gidiyoruz, hem de ne yazık ki şu ana kadar istenen seçim havasını bir türlü yakalayamıyoruz.
Veya canlılık var da bizler mi göremiyoruz?
Sadece kentin neredeyse her tarafını saran bayraklar ve Turgut Özal Bulvarını parsellemişler gibi müzik çalarak dolaşan parti araçları.
Mesela yerel gazeteleri süsleyen reklamları bu seçimde göremiyoruz.
Seçimler büyük oranda iki parti arasında geçecek Batman’da.
Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP).
Biri “Nasılsa kazanamam”, diğeri ise “Silip süpüreceğim” havasında gibi.
Böyle bir ortamda seçim heyecanı tabi ki olmaz.
Büyük bir yanılgı bu.
Siyasi partiler sanırım bunun farkında değiller.
Hangi parti olursa olsun, bir önceki seçimlerde aldıkları oy oranının altına düşerlerse, ne yazık ki gözden de düşerler. Böylesi bir durumda hangi il başkanının koltuğu sağlam olur dersiniz.
Birileri böyle bir fırsatı kollarken, böyle boş verip seçimi beklemek akıl karı değil.
Seçimler tüm argümanlar sonuna kadar kullanılarak ve her seçmene ulaşılarak kazanılır.
HDP barajı aşmanın derdinde, Ak Parti ise aştırmamanın hesaplarını yapıyor.
HDP’nin barajı aşabilmesi için tüm illerde olduğu gibi Batman’da da oylarını arttırması şart.
Bir önceki seçimin üzerine ilave etmeleri gerekiyor.
Peki, Ak parti’nin istediği ne?
O da bir önceki seçimden daha fazla oy almanın hesaplarını yapmalı ki iktidarını pekiştirsin.
Her iki partideki boşvermişlik havası pahalıya patlayabilir.
Hatta bundan Hüda Par faydalanır ve hiç beklenmedik bir anda meclise vekil gönderebilir.
Nasıl mı olur?
Anlatayım…
HDP bir önceki seçimde aldığının fazlasını alır ve yüzde 70’in üzerine çıkarsa, Ak Parti de ise düşüş yaşanırsa, tüm bunların üzerine bağımsız Aydın Gök te 20 bin civarında oy alırsa niye olmasın ki.
Hiçbir seçim mücadele etmeden, çalışmadan yan gelip yatarak kazanılmaz.
Bunun en acı örneğini yaşmak istemiyorsa siyasi partiler, bir an önce gerçek seçim havasına girmeliler.
Aslında bakıyorum da bu durum sadece Batman için geçerli değil.
Neredeyse tüm bölgede böyle.
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Kemal Öztürk, seçim turları kapsamında Ağrı izlenimlerini yazmış.
Ağrı'daki seçimlerin AKP ile HDP arasında olduğunu ve HDP'nin önde olduğunu yazan Öztürk, yazısında şu tespitleri paylaşmış; “Rastgele bir kahvede girdim. AK Parti'ye oy verecekler ve AK Partili olup HDP'ye oy verecekler arasında hararetli tartışma yakaladım. Dalıyorum aralarına. Sanırım tüm şehir bu tartışmayı yapıyor şu anda. Seçim de AK Parti ve HDP arasında geçecek zaten. Konuştuğum, gittiğim siyasi parti bürolarında görüştüğüm herkesten hep şunu öğrenmek istedim, neden HDP'ye oy verecekler, neden AK Parti'den vazgeçtiler. HDP'nin Ağrı merkezde bulunan seçim irtibat bürosundaki partililer beni şüpheyle karşılasalar da, Ağrılı olduğumu öğrenince rahatlıyor ve görüşlerini açıklıyorlar.
HDP'ye oy vermenin iki nedeni var:
1. Çözüm süreci devam etsin
2. Mecliste bir Kürt partisi olsun
Dikkatimi çeken şey, HDP'nin çok büyük bir hırs, kızgınlık, şartlanmışlık ve şevkle seçimlere asıldığı oldu.
AK Parti teşkilatını ciddi derecede korkmuş, kafası karışmış, motivasyonu düşmüş halde gördüm. Bence şehirdeki en önemli sorun, psikolojik üstünlüğün tamamen HDP tarafına kaymış olmasıdır. Kendilerinden emin, ne yapacaklarını biliyorlar.
HDP ofisindeki partililer, bana çözüm sürecinde hükümetin hiç bir şey yapmadığını, tüm adımları HDP'nin attığını hararetle anlatıyor. Bu konuda yazdığım yazıdan bilmesem, gerçekten ben de inanacağım bu tutkulu propagandaya.
Bu propagandaya inanan ciddi bir kitle var. Buna karşın AK Parti ne yapıyor diye soruyorum, AK Parti teşkilatına ve milletvekili adaylarına. Şaşırtıcı bir şekilde sadece hizmet siyaseti anlattıklarını ve Kürt sorunu konusuna çok girmediklerini söylüyorlar. Kürt sorununda atılan adımları anlatan hiçbir broşür, afiş, video yok.”
Ağrı, Bitlis, Diyarbakır fark etmiyor. Bu tablo aslında bölgenin genel bir görüntüsü.
Bu görüntünün bir yansıması olsa gerek ki kentte hala seçim havası yok.