Türkiye siyasetinin ezelden beri olmazsa olmazlarından biri de ‘Dün dürdür, bugün bugündür’ gerçekliğidir.
Anlayacağınız siyasette sadece bugün yaşanır, dün çokta önemli değildir.
İşte bunun en iyi kanıtı…
Çok değil, daha 23 gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD ziyareti sırasında Başkan Donald Trump ile bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen görüşme yaklaşık 50 dakika sürdü. Erdoğan, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, “Görüşme iyi geçti” dedi.
Hatta Erdoğan BM Genel kurulunda konuşurken, ABD Başkanı Trump için, “Değerli dostum Donald” diye hitap etti.
Ama daha önemlisi Trump’un sıcak mesajlarıydı.
Görüşme öncesi gazetecilere açıklamada bulunan Trump, “İki ülke ilişkileri, sanırım şu an hiç olmadığı kadar yakın” dedi ve bunda Erdoğan'la kişisel ilişkilerinin önemli rol oynadığını belirtti. Trump, Erdoğan'ın 'dünyanın çok zor bir bölümünde' liderlik yaptığını kaydetti. “Harika bir dostluğumuz var” diyen ABD Başkanı, “Erdoğan arkadaşım oldu” ifadesini kullandı.
Bu alışılagelmiş açıklamaların aksine, Türkiye-ABD ilişkilerinin en iyi olduğu dönemi anlatıyor.
Bugüne kadar bir ABD başkanının Türkiye cumhurbaşkanı veya bir yetkilisi için söylediği söylemler değil.
Gazeteler bile bu manzarayı, ‘ABD’de ‘dostluğu pekiştiren’ zirve’ olarak manşete çekmişti.
Doğrusu ülkeye dönerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da oldukça memnun döndüğünü belirtiyor ve yüzü gülüyordu.
Peki, birden tersine rüzgarların esmesine neden ne oldu?
ABD Büyükelçisi John Bass Türkiye'ye vizeleri askıya aldıklarını duyurmasının ardından bir anda ortam iyice gerildi. Ardından Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği benzer bir açıklama yaptı ve Türkiye'nin ABD vatandaşlarına uyguladığı vize ve e-vize uygulamalarının askıya alındığını duyurdu.
Sonrası ise adeta toz duman oldu.
Daha 20 gün önce can ciğer iki dost olduklarını belirten iki ülke yöneticileri, şimdilerde birbirlerini sert bir dille eleştirir oldu. Hatta ipler kopma noktasına geldi desek yalan olmaz.
ABD ile yaşanan vize krizine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD'nin stratejik ortağını kendini bilmez bir büyükelçiye feda etmesi kabul edilemez” dedi. Erdoğan, aldıkları vize kararının arkasında olduğunu belirtti.
Vize kararı şimdiye kadar kaç kişiyi etkiledi bilinmez. Ama sadece 2016 yılında ABD'nin Ankara Büyükelçiliğinin 113 bin 240 vize talebini işleme koyduğu düşünülürse, bu boyut ortaya çıkacaktır sanırım.
Bir diğer örnek Irak merkezi hükümet ve Kürt Bölgesel Yönetimi ile yaşananlar.
2013 yılında AK Parti Kongresi’nde, Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani kürsüye çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atılmıştı.
Barzani konuşmasını bitirdiğinde, Erdoğan yerinden kalktı, Barzani’nin yanına kadar giderek, elini sıktı, kendisini tebrik etti.
Aynı yılın 13 Kasımında bu kez ikili Diyarbakır’da biraraya geldi.
Dönemin Başbakanı Erdoğan, Diyarbakır Kantar Meydanı'ndaki mitinge katıldı. İlk önce sahneye Kürdistan bölgesel yönetimin başkanı Mesud Barzani çıktı. Barzani sahneden barış ve kardeşlik mesajları verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır'da yaptığı tarihi konuşmada, ilk kez Kürdistan kelimesini kullandı ve “Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum” dedi. Dostluk bu kadar samimiydi anlayacağınız.
Bu samimiyet geçtiğimiz 25 Eylül’de ne yazık ki bir anda düşmanlığa dönüverdi.
Barzani, bu tarihte Bağımsızlık Referandumu yapınca dostlarda bir anda düşman oluverdiler.
İşte iki dosttan biri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Barzani’ye sözleri; “Kim senin bağımsızlığını kabul ediyor? Yüzde 92 falan da kabul görmüş. Yüzde 72 katılım varmış. Biz bunları çok gördük. Otur oturduğun yerde. Para pul petrolün var. Rahat dur. Bağımsız devlet olacakmış. 350 kilometre sınırın var bizimle bunu konuştun mu? İran'la konuştun mu? Yok.”
Hatta daha ileri giderek askeri bir müdahalenin olabileceğini açıkladı ve “Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.
Rüzgar bir anda ne kadar da hızlı bir şekilde tersine dönüveriyor.
Dostlar bir günde düşman, düşmanlar ise dost oluveriyor.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında yaşananları da şöyle bir hatırlayalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bağdat'la yaşanan Başika krizine ilişkin Türk askerinin Irak topraklarını terketmesini isteyen Irak Başbakanı Haydar Abadi'ye şu cümlelerle hitap ediyordu; “Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin. Irak’ın Başbakanı, istediğin kadar bağır, çağır. Biz bildiğimizi okuyacağız. Önce haddini bil.”
Şimdi gelinen noktada ise Başbakan Binali Yıldırım’ın Irak ziyareti ve Abadi ile yüzyüze görüşmesi var.
Anlaşılan bu söz hiçbir zaman önemini yitirmeyecektir. Bugün görünen manzaralar sizleri yanıltmasın, yarın tersine dönüverebilir çünkü. Nede olsa ‘dün dündün, bugün bugündür’