Cizre ve Silopi’de öğretmenlerin cep telefonlarına Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından atılan mesajın ardından öğretmenlerin birçoğu bu ilçeleri terk etti.
Ancak eğitimcilere sosyal medya üzerinden haksız ve onur kırıcı yorumlar yapıldı.
Tabi öyle uzaklardan ahkam kesmek kolay.
Peki ya orada görev yapan eğitimcinin psikolojisini bilen var mı?
Ya da neler yaşadığını?
Cizre’de görev yapan bir eğitimci yazıyor;
“Cizre'de görev yapan bir öğretmenim. Sizlere Cizre de yaşanılanları birinci ağızdan anlatacağım, belki o zaman bizleri daha iyi anlarsınız.
Cizre öyle bir ilçedir ki 130 bin nüfusu vardır. Ancak ne tevafuksa hava karardıktan sonra sokakta kimseyi göremezsiniz.
Cizre de akşam 4 ten sonra Ziraat’ten para bile çekemezsiniz. Çünkü bankamatiği bile kilitleyip gidiyorlar.
Cizre de bize her sabah ve akşam “günaydın” mesajı geliyor. Tabii bunlar silah ve çatışma sesleri.
Cizre’deki öğretmenlerin Pazartesi sendromu yoktur, bizlerin Cuma sendromu vardır. Her Cuma olaylar başlar, kaçabilen kaçar. Kaçamayan tatil gününü evinin güvenli bir yerinde sığınarak geçirir.
Şimdi gelelim öğretmenlere yüklenenlere.
Öncelikle Haklarını yemeyelim Cizre’de, çoğu Doğu şehrinde olduğu gibi öğretmene saygı sonsuz. Bu konu da sıkıntı yok. Ancak görüyoruz ki öğretmenler gittiği için herkes bize yükleniyor. Galiba sokağa çıkma yasağında orada bekleyip nöbet tutmamız isteniyor. Ayriyeten gören bakanda eğitime bu kadar önem veriyorlar sanır. Yok öğrenciler eğitimden mahrum kalacak falan filan. Peki, soruyorum sizlere, Cizre de belli başlı okullar hariç ne kadar eğitim oluyor ki?
Nusaybin diye meşhur bir cadde var. Olaylar orada başlar. Yukarda polis keser yolu, aşağıda örgüt. Sizin televizyonda gördüğünüz yüzleri maskeli, sırtında keleş olan adamlar varya. İşte biz onların yanından yürüyerek okula gidiyoruz çoğu kez. Höd deseniz bayılacak kadar korkuyoruz ama alıştık. Bize sıradan geliyor. Eskiden maçlarda yediğim biber gazını bile özlüyorum. Zira buradakiler çok acı. Okula çoğu kez yürüyerek gittiğimden biliyorum. Neden mi yürüyorum? Çünkü boykot var. Cizre de öğretmenevine roket atıldı. Patlasa idi belki oradaki bütün öğretmen arkadaşımız ölecekti. Şans eseri Allahtan patlamadı.
Düşünün odanızda yatıyorsunuz ve odanıza roket giriyor. Bu sahne filmlerde bile olmaz ama gerçek. O öğretmenlere izin bile verilmedi. Alt tarafı roket, patlamadı zaten dendi.
Her neyse Cizre de çoğu okulda İstiklal marşı okunmaz. Neden mi? Siz anladınız boşverin. Kısacası Cizre de bütün öğretmenlerin psikolojisi bozulmuştur.
Dışarıdaki inşaat sesini çatışma sesi zanneder Cizre’deki öğretmenler. Ya da insanların ellerinde market poşetlerini görünce, gene sokağa çıkma yasağı mı gelecek diye düşünür o cefakar öğretmenler. Ama yok Batı'da kahvesini yudumlayıp, eline telefonu alıp Cizre’deki öğretmenleri hedef göstermeye devam etsinler. Bizler anlı açık bir şekilde geri döneceğiz ve görevimizi yerine yetireceğiz. Çocuklarımızı bizden koparamayacaksınız. Hadi selametle...”
İyi izler, iyi analiz eder eğitimciler. Belkide en çok onların söyledikleri ciddiye alınması gerekir.
Çatışmaların ilk yaşandığı günlerde evinin bodrum katında yaşayan ve isminin açıklanmasını istemeyen eğitimcinin yazdıkları gibi;
“Cizre’ de altı yıldır görev yapan bir öğretmen olarak, insanlığımdan utanıyorum. İnsanlığımdan utanıyorum 21. yüzyılda devlet halkın yaşadığı yerlere toplarla saldırıyor.
İnsanlığımdan utanıyorum. Dünya 4.5G’yi kullanıyorken burada telefonlar kesik.
İnsanlığımdan utanıyorum. Yaralılar hastaneye götürülemiyor.
İnsanlığımdan utanıyorum. Cenazeler buzdolaplarında bekletiliyor.
İnsanlığımdan utanıyorum. Tüm Türkiye buna sağır, kör, dilsiz ve daha utanmam gereken onlarca sebep varken büyük bir patlama sonra, elektrikler kesiliyor. Acaba hangi öğrencim ya da ailesi öldü veya yaralandı.
Sokakta öğrencilerim soruyor; ‘Öğretmenim şu öldü ya da şunların evine bomba düştü biliyor musunuz, diye. Ağlıyorum gözyaşlarımı içime akıtarak. Soruyorlar bizim suçumuz ne, biz ne yaptık ki’ diye.
Devlet yarın bana, bize diğer öğretmenlere diyecek ki; ‘Çocuklara vatan, millet, bayrak, polis sevgisi kazandırın’.Arkadaşı, akrabası, abisi, kardeşi öldürülen birine öldürdüğünü düşündüğü birini sevdirebilir miyim? Sevdirebilir misiniz?
“Yazacak daha çok acı var. Karanlıktayım, karanlıktayız. Kimse var mı diye seslenmeyin. 140 bin insan var, insanlık adına yardım edin.”
Cizre, Silopi, Sur ve nicelerinde şimdi insanlık ayaklar altında.
Gelin şimdi hep beraber İNSANLIĞIMIZDAN UTANALIM…