Öyle garip ve tuhaf şeyler yaşanıyor ki son zamanda, bazen rüyadaymışız gibi geliyor. Birinin sizi çimdiklemesini istersiniz rüyadan uyanmak için, aslında rüyada olup olmadığınızı anlamak için.
Hukuk, Demokrasi, Özgürlükler, Basın ve İfade Özgürlüğü gibi olmazsa olmaz değerler bugünlerde ayaklar altında.
Hükümet; karşısında kim varsa, devreden çıkarmak için haksız, hukuksuz şekilde her yolu deniyor.
Gezi olaylarında gösterilerde yaralananların otelinde tedavi edildiği Koç grubuna yönelik operasyonu herkes hatırlar. Sırf bu yüzden müfettişler şirketi didik didik incelemiş ve Milyonlarca TL ceza kesmişti.
17-25 Aralık operasyonlarından sorumlu tuttuğu Gülen Cemaatine yönelik başlatılan operasyonların ise ardı arkası kesilmiyor. Vay efendim sen misin hükümetin karşısında olan.
Yurdun her tarafındaki şirketlere baskınlar yapıldı, işyerleri mühürlendi, şirketlerin bilgisayarlarına el konularak çalışamaz hale getirildi vs.
Son icraat ise Koza-İpek Grubuna yönelik yapıldı.
Yapılan hukuksuzlukları gazete ve televizyonlarında yayınlanan bu grubun susturulması gerekirdi.
O da yapıldı.
Hem de ne operasyonla…
Şirket yöneticileri yapılan tüm teftişlerden ve incelemelerden temiz çıktıkları halde şirkete el konulduğunu bas bas bağırıyorlar.
Ne hikmetse kimse aksini söylemiyor ve susuyor. O zaman bu yöneticilerin söyledikleri doğru.
Madem el koyuyorsun ve 0hatta Kayyum atıyorsun bunun gerekçesini de açıkla herkes bilsin.
İlk kez böylesi bir durum yaşanıyor.
Bir taraftan bir şirket gasp ediliyor, el konuluyor ve hiç kimse bunun gerekçesini açıklamıyor.
Ve düşünebiliyor musunuz; el konulan televizyon kanalının canlı yayın fişini bir polis çekiyor.
Aslında orada çekilen Demokrasinin fişidir.
Artık hiç kimse bu ülkede ifade ve basın özgürlüğünden bahsetmesin.
Hükümet muhalif basını susturmak ve iktidarını devam ettirmek için her şeyi yapıyor.
Şimdi bakıyorsunuz basının önemli bir bölümü hükümetin yanında.
Muhalif olanlar da bir şekilde sindirilmeye çalışılıyor.
İşte Koza-İpek Grubu bunun son örneği oldu.
Bu duruma herkesim ve ülkeden tepkiler geliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Koza-İpek Holding kayyum atanmasıyla ilgili, Türk hükümetine adil yargı ve hukuk önünde eşit muamele ilkesine uyma çağrısı yaptı.
Türk yetkililere, evrensel demokratik değerler ve Türkiye anayasasında da kutsal kabul edilen değerler çerçevesinde davranma çağrısında bulunan Kirby, “Daha önce de kaygı duyduğumuzu belirttiğimiz, özgür medya, ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı gibi konulara ilişkin kaygılarımız sürüyor” diye konuştu.
Avrupa Birliği Komisyonu, Koza-İpek Holding'e kayyum atanması sonrasında yaşanan son gelişmelerden endişe duyduğunu belirterek 1 Kasım seçimlerinin demokratik standartlara uygun olmasını umduğunu dile getirdi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da 1 Kasım seçimleri öncesinde Koza-İpek Grubu'na el konulmasından derin endişe duyduğunu belirterek, “Özgür medya canlı demokrasilerin temel taşıdır” dedi.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatovic de açıklamasında yetkililere endişe verici bu eğilimi tersine çevirmek için ellerinden geleni yapma çağrısında bulunarak iki televizyon kanalına yönelik polis baskınının, “basın özgürlüğüne açık engelleme” olduğunu belirtti.
Siyasi liderler de bu duruma sert tepki gösterdi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İpek Medya Grubu'nu ziyaret eden tek lider oldu. Demirtaş, polis baskınına sert tepki gösterdi. Demirtaş, “Güne iyi başlamadık. Güne, bir basın yayın kuruluşuna, televizyona zorla el koyma 'kayyum' adı altında neredeyse zulüm uygulamasıyla başladık. Çok mu şaşırdık? Yok. Maalesef burası AKP Türkiye'si. Bu baskı uygulamaları şu anda bir medya grubuna yönelikmiş gibi görünüyor ama aslında toplumun tamamı hedefleniyor. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, ifadeyi yayma özgürlüğü, en geniş tanımıyla düşünce özgürlüğü hak ve özgürlüklerin anasıdır. Onun ihlal edildiği yerde geride kalan hiçbir özgürlüğü artık koruyamazsınız. Yaşam hakkın en kutsal olanıdır. Ama yaşam hakkını koruyabilmenin ilk şartı düşünce özgürlüğüdür. Bu kadar ciddi bir ihlalle güne başlamış olduk” dedi.
Seçimleri kısa bir süre kala muhalif basına yönelik bu uygulama düşündürücü. Türkiye’nin zaten iyi olmayan ‘İfade ve basın Özgürlüğü’ notuna bir eksi daha düşülmüş oldu.