Bölgedeki birçok olayın davalarının bölgeden uzak batı illerine taşınması neredeyse bir devlet geleneği haline geldi.
Aralarında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın Lice davası, Kürt gazeteci Musa Anter’in JİTEM, Albay Cemal Temizöz’ün yargılandığı Cizre faili meçhul, köy yakma ve toplu ölümlere ilişkin açılan birçok dava güvenlik gerekçesiyle; Ankara, İzmir, Çorum, Kırıkkale ve Eskişehir gibi illere nakledildi.
Davaların çoğu 20 yıllık sürenin ardından zaman aşımına uğrarken, mağdur avukatlarının ısrarı sonucu davaya dönüşen olaylar ise mağdurlardan adeta kaçırılıyor.
Binlerce faili meçhul ve yargısız infazlarla ilgili soruşturmaların yüzde 99’u tozlu raflarda bekletiliyor.
Adli mekanizma maalesef 1990’lı yıllarda işlenen olayları soruşturmada başarılı bir performans sergileyemedi.
2009 Yılından sonra bazı savcıların, avukat ve mağdurların çabaları sonucu zaman aşımına günler kala tüm deliller toplanmadan apar topar bazı davalar açılması umut yarattı.
Ancak açılan davaların tümü ‘güvenlik’ gerekçe gösterilerek batı illerine nakledildi.
Hukuken davalar suçun işlendiği yerde görünmesi gerekiyor.
Bir hukukçu değilim ama bunun böyle olduğunu biliyorum.
Çünkü keşif yeri, delil, tanık ve bir dava için gerekli hepsi ordadır.
Lice’de, Cizre’de, Muş’ta işlenen bir suç, Ankara, İzmir veya Eskişehir’de nasıl çözülecek? Hakikatlerin ortaya çıkması ve maddi gerçeğe ulaşmak için davalar suçun işlendiği yerde görünmesi gerekiyor. Aksi taktirde bunun arkasında başka şeyler aranır.
Batmanlı üniversite öğrencisi Şerzan Kurt olayını bilmeyen yok. Ülkeye mal olan bir dava oldu. Olay Muğla’da meydana geldi ancak bu dava da yine güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakledildi.
Yıllarca ‘Güvenlik’ gerekçe gösterilerek davalar kaçırılıyor. Peki bu gerekçeyi gerektirecek geçmişte ne gibi bir olay oldu? Hangi davayı davalılar bastı da bu gerekçe ortaya çıktı.
Hani bir emsalinin olması gerekiyor.
Davaların battı illerine alınması ile aslında mağdurlar ikinci kez cezalandırılıyor. Maddi ve manevi yönden yoksun olan bir vatandaş dava için Eskişehir veya İzmir’e nasıl gidip avukat tutabilsin.
Merhum Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, ölümünden önce bu gibi davalara dikkat çekmiş ve, “Bize göre batı illerine nakledilen davada adaletin gerçekleşme ihtimali neredeyse yok. Hakim kendisine sürgün gelen ve kucağında ateş topu gibi bulduğu davadan biran önce kurtulmak için yeni deliler araştırmadan üstün körü bir yargılama yaparak kurtulmak istiyor. Son olarak 1993’te Mardin’de 13 sivilin infazı ile hakkında 13 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle açılan davada Tuğgeneral Musa Çitil Çorum’a nakledilen davada beraat etti” demişti.
Şimdilerde bir başka dava da yine sürgün edilmek isteniyor batı illerine.
Bu, 7 Haziran seçimlerine iki gün kala HDP'nin Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda yaptığı mitingde gerçekleştirilen patlama davası. İki ayrı patlamada 5 kişi yaşamını yitirmiş ve 400'ü aşkın kişi de yaralanmıştı. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede tutuklu 4 ve firari 1 sanık hakkında 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Nitelikli öldürme', 'Nitelikli öldürmeye teşebbüs' ve 'Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma' suçlarından cezalandırılması istendi. Savcı, tutuklu şüpheliler hakkında 5'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve 4 bin 101'er yıldan 6 bin 318'er yıla kadar hapis cezası talep ediyor.
İddianameyi ve davanın ‘güvenlik’ gerekçesiyle başka bir şehre nakil edilmesi talebini değerlendiren HDP Adana Milletvekili ve HDP Hukuk Komisyonu Üyesi Av. Meral Danış Beştaş, ‘gizlilik’ kararından ötürü şimdiye kadar gerek patlamada yaşamını yitirenlerin yakınlarının gerekse avukatların bilgi alamadığına dikkat çekti.
Beştaş, IŞİD'in Türkiye'de düzenlediği toplu katliamlar açısından 5 Haziran patlamasının ilk katliam olduğunu belirterek, bu yönüyle 5 Haziran dosyasının ayrıntılı bir şekilde soruşturulması durumunda Suruç, Ankara ve İstanbul katliamlarının önüne geçilebileceğine işarete etti. Beştaş, bu nedenle hükümetin ve Adalet Bakanlığı'nın bu katliamlarda sorumluluğunun birinci derecede olduğunu kaydetti.
Davanın, ‘güvenlik’ gerekçesiyle başka şehirde görülmesi talebine de değinen Beştaş, “Başta mecbur kalıp halkı oyalama ve kandırma sebebiyle dava açılıyor. Sonra da batıya naklediliyor. Bu şekliyle suç işleyenlerin korunması devam ettiriliyor. Bu davanın da batıya nakledilmesi talebiyle de yapılmak istenen budur. Yani onlara şu güvence veriliyor; 'Rahat olun biz sizin hakkınızda dava açtık ama orada yargı sizinle ilgili en iyi kararı verecektir' şeklinde mesaj veriliyor.
Burada bu ilin belediye başkanları, il eşbaşkanları, milletvekilleri Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor ve burada bir infial, bir saldırı veya mahkemeye karşı bir tutum gelişmiyor. Tam aksine halk gelip mahkemesini izliyor ve sonra yargılama devam ediyor. Bu açıdan biz bu gerekçeyi göstermelik bir gerekçe olarak görüyoruz” diyor.
Haksız yere bölgedeki neredeyse tüm şehirlerde seçilmişler yargılandı ama buna rağmen ‘güvenlik’ endişesi olmadı, şimdi neden olsun ki?