Neredeyse bir yıl olacak Koronavirüs’ün hayatımıza girmesi.
Görünen o ki kolay kolay da çıkmayacak.
Bu konuda biraz karamsarım galiba.
Nasıl olmayayım ki?
Dünyanın tüm bilim insanları bu illetten korunmanın yollarını açıkladılar; Maske, Sosyal mesafe ve Hijyen.
Bu kural günlük yaşantımızda neredeyse her yerde karşımıza çıkıyor.
Marketlerin, eczanelerin, resmi kurumların, fırınların, bakkalların, pastanelerin, yol üzerindeki durakların, televizyonların, gazetelerin, billboardların ve aklınıza gelebilecek tüm mekanların girişinde bu uyarıyı görmeniz mümkün.
Ama hala bu uyarıları kulak ardı eden man kafalıları görüyoruz ne yazık ki.
Bu kişiler kesinlikle bulundukları toplumların düşmanlarıdırlar.
Pervasız ve umursamaz kişilerin kural tanımaz hareketleri sonucunda dışarıdan evlerine taşıdıkları Covid virüsü yüzünden insanlar ölüyor, ama onlar kurallara uymamaya devam ediyor.
Birkaç haftadır haftasonları kısıtlamalar uygulanıyor
Kısıtlamaların amaçlarından biri de hastanelerin yoğun bakım yataklarının boşaltılması ve sağlık çalışanlarının üzerindeki yükün daha da azaltılmasıdır.
Bunda da başarılı sonuçların alındığı, günlük verilere yansımaya başladı.
Ancak kısıtlamaları delmek için her türlü yolu deneyen kişiler var ne yazık ki.
Ekmek almak bahanesiyle aynı aileden birkaç kişinin dışarı çıktığını ve yürüyüş yaptıklarına şahit oluyoruz.
Haftasonunda kısıtlamalar süresince zaman zaman dışarı çıkarak bu anlamda gözlemler yapıyorum.
Farkına vardığın bir diğer konu ise ilk haftalara nazaran kontrollerin daha esnek hale getirildiği.
Aynı güzergâhta kısıtlamanın ilk haftalarında 3-4 noktada denetimler yapılırken, son haftalarda bu denetimlerin 1-2 noktaya indiğini görüyoruz.
Bu durum dışarıya çıkan sayısının artmasına neden oluyor.
Bu Haftasonunda havanın da güzel olmasıyla adeta kısıtlama unutuldu.
Dışarıda sırf gezmek için çıkanların sayısı bir hayli fazlaydı. Doğrusu bir ara kısıtlamanın olmadığını düşünmedim değil. Nasıl oluyor da bu kadar insan dışarıda dolaşıyor anlam veremedim.
İki günlük kısıtlama süresinde bir kesim bir yolunu bulup kendini dışarı atıyor.
Peki ya geri kalan çoğunluk ne yapıyor?
İşte en ürkütücü taraf ta burası.
Çünkü kısıtlamanın sona erdiği sabah saatlerinden itibaren caddeler ve sokaklar soğuğa rağmen adeta dolup taşıyor.
Sosyal mesafeyi hiçe sayan insanlar oluk oluk, caddelere akıyor, alışveriş merkezlerine, banka şubelerine akın ediyor.
Özellikle kentin er işlek bölgelerinden biri olan Turgut Özal Bulvarı ve devamındaki yollarda iğne atsan yere düşmez.
Oysa Koronavirüs ile aramıza mesafe koymadığımız için, ne kadar çok sevdiğimiz insan ile aramıza sonsuza kadar mesafe koyduk. Bunun bilincinde olsak inanın bu virüsü kolay yeneriz.
Bu Salgınla aramıza mesafe koymak için üç tane kural var. Bunlar; maske, mesafe ve hijyen. Şimdi dördüncüsü de eklendi.
O da aşı.
Elimizdeki önemli silah şu an aşı.
Aşı uygulamaları başlasa bile maskeyi çıkarmayacağız, mesafemize dikkat edeceğiz. Bunun sebebi; aşıda ikinci dozun uygulanmasından 10 gün sonra tam bir koruyuculuk sağlanıyor.
Bu nedenle 'Aşı yaptırdım rahat davranabilirim' gibi bir düşünceye kapılmak, herşeye silbaştan yeniden başlamak demek.
Sağlık Bakanlığı şu ana kadar il il yapılan aşı sayılarını açıkladı.
Şu an elimizde 3 Milyon aşı var. Bunun 1,5 Milyon kişiye iki doz yapılması gerekiyor. Ancak bazı kesimler bunun tamamının 3 Milyon kişiye yapılacağını belirtiyorlar.
Bu durumda bir koruyuculuğunun olmayacağı görüşü hakim.
Devlet tedbirini şimdiden almalı ve tüm vatandaşlarına en az iki doz aşı yapmalıdır.
Büyük devlet olmak bunun gerektirir çünkü…