10 günü aşkın süredir bölgenin dağları bombalanıyor.
Adına ne dendiği belli olmayan bir şeyler oluyor.
Operasyon, çatışma, savaş…
Kim hangi ismi istiyorsa zikretsin.
Ne yazık ki atılan yüzlerce bomba, dağlarda yangınlara neden oluyor.
Binlerce dönümlük ormanlık alan kül oldu, kimsenin kılı kıpırdamadı. Günlerce devam eden yangına müdahale etmek isteyen vatandaşlara dahi izin verilmedi. Taki kendi kendine sönünceye kadar içten içe yandı ormanlar.
Peki bu ormanların yanmasına neden izin veriliyor.
Batı illerinde daha küçük orman yangınlarına bile devlet tüm imkanlarıyla müdahale ederken, bölgedeki yangınlara vatandaşların dahi müdahale edilmesine neden izin verilmiyor.
Kaç Gezi parkı büyüklüğünde ormanlar yok olurken neden İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Bursa’da bir kişinin dahi sesi çıkmıyor.
Buralar Kürt toprakları olduğu için mi acaba?
Hangi insanlık bunun için buradaki ormanların yanmasına göz yumar ki.
Peki ya hangi insanlık ormanları yok eder ki.
Kırsalda ormanlık alanlarda çıkan yangıların büyük bölümü orada yaşayan köylülerin iddialarına göre, bölgedeki karakollardan bilinçli olarak atılan bombalardan kaynaklanıyor.
Bu bir suçtur, insanlık suçudur.
Genelkurmay başkanlığı kasti olarak ormanların yanmasına neden olanlar hakkında işlem yapmalıdır.
Yakılan ormanlar bu ülkenin değerleridir.
Bu ülkenin ciğerleridir yanan ormanlar.
İşte savaşın bilinmeyen yüzüdür bu aslında.
Bölgede süren operasyonlarda emniyet güçlerinin yaptığı her şey ne yazı ki mübah görülüyor.
Daha öncede yaşanan çatışmalarda ormanlar kasten yakıldı.
Daha önce bölgede askerlik yapan kişiler bunu itiraf ettiler.
Hava operasyonları daha önceki yıllarda da yapılıyordu.
Sadece ormanlar değil, sivil yerleşim alanları da zarar görüyordu.
Örneğin operasyonlar kapsamında bombaların atıldığı Kandil bölgesi bilinenin aksine sadece PKK’liler tarafından kullanılan bir alan değil. Burada birçok sivil köy var. Binlerce sivil vatandaş bu köylerde yaşıyor.
Önceki gün savaş uçaklarının attığı bombalardan bazılarının Zergele adlı sivil Irak vatandaşlarının yaşadığı köye isabet ettiği iddia edildi.
Savaş uçakları tarafından önceki gün sabaha karşı saat 04.00'te Kandil'in Zergelê köyüne yapılan ve 8 kişinin yaşamını yitirdiği, çok sayıda kişinin de yaralandığı hava saldırısı iddialarıyla ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) açıklama geldi. TSK'nin yaptığı açıklama şöyle; “Bazı basın yayın organlarında Irak Kuzeyine icra edilen hava harekâtı esnasında bir köyün bombalandığı ve sivil şahıslardan ölen ve yaralananların bulunduğu iddiası yer almıştır. Konu ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığımız bir açıklama yapmıştır. Irak Kuzeyindeki ve yurt içindeki Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristlere ait hedefler, çok titiz ve detaylı bir çalışma sonucunda, görüntülü verilere dayalı olarak teyit edilmiş şekilde, ehil personel tarafından belirlenmektedir. Basında yer alan iddia yeniden değerlendirilmiş, vurulan hedefin bir köy olmayıp Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristlerin barınma alanı olduğu, bombanın tesir alanı içinde ve yakınında sivil yerleşim alanı bulunmadığı belirlenmiştir.”
TSK, herkesin hatırlayacağı gibi benzer bir açıklamayı Roboski’ye yönelik hava saldırısının ardından yapmış ve ‘Örgüt mensuplarının’ bombalandığını açıklamıştı.
Savaşlarda sadece çatışan taraflar ölmüyor. Kuru’nun yanında Yaş’ta yanıyor ne yazık ki.
Bundan 5 yıl önce Hasankeyf yolu üzerindeki Meymuniye (Demirbilek) köyünde bir arada oldukları sırada köyün dışındaki yangına müdahale etmek için araca binen Sedat Özevin, Sadi, Salih ve Sofi Özdemir kardeşler bu kirli savaşın kurbanı olmamışlar mıydı.
Bölgeye gitmesi düşünülen güvenlik güçleri için yola döşenen mayın, aramızdan 4 canı almamış mıydı.
Peki ya 30 yıl süren savaşta kaç masum insan yaşamını yitirdi. Sayısını bilen var mı?
Savaşlarda her zaman madalyonun öteki yüzüne de bakmak gerekir. Asıl acılar öteki yüzünde gizlidir.
2,5 yıllık çatışmazlık durumu ne yazık ki 10 günü aşkın süredir sona erdi.
Onlarca kişi yaşamını yitirdi.
Bu kişileri asker, sivil, gerilla veya Türk, Kürt olarak ayırmıyorum. Hepsini insan olarak değerlendiriyorum.
Yine şehirlerde yoksul anaların gözyaşları dökülüyor. Zenginlerin evlerinde taziye gören var mı?
Hangi başbakan, bakan, milletvekili eşi çocuğunun ardından gözyaşı döktü.
Yazık bu ülkenin insanlarına, bu ülkenin genç fidanlarına…