Geçtiğimiz yıl 8 Temmuz’da Ak Parti grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin önemli açıklamalarda bulunmuştu.
Başbakan Erdoğan, “Eğer bu kardeşiniz seçilirse tarafsız cumhurbaşkanı olmayacak. İki taraf var, bir millet; iki devlet. Milletin tarafında olan bir cumhurbaşkanı olacak. Türkiye'nin ihtiyacı olan da budur” demişti.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ise aynen şu cümleleri kullanmıştı; “Çözüm sürecini sabote etmeye yönelik tahrik girişimleri ancak bu girişimlerin sahiplerine zarar verecektir. Çözüm sürecinin karşısında durmak akıntıya karşı kürek çekmektir. Akan kan bizim gençlerimizin kanıdır. Bu kanı durdurmak başta Meclis olmak üzere herkesin sorumluluğudur.”
HANGİSİNİ YAPTI
Sayın Cumhurbaşkanı kendi ağzıyla söylemiş, ‘Seçilirsem tarafsız olacağım, yalnızca devletin ve milletin tarafında olacağım’ demiş.
Sizce şu anda kimin tarafında.
Devletin mi, milletin mi?
Görünen o ki hiçbirinin yanında değil. Şu anda taraf olduğu tek şey eski partisi olan Ak Parti. Tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı bir siyasi partiye açık açık 400 milletvekili istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Millet’ten kastı sadece Ak Parti ise diğer partiler ne oluyor acaba.
İkincimsi çözüm sürecinin önemine değinmiş ve akan kanın durması için8 adresin meclis olduğunu söylemişti.
Peki sonra ne oldu?
Meclisin temsilcilerinin vardıkları ortak Dolmabahçe mutabakatına şiddetle karşı çıkmış ve
Şu an için çözüm sürecinin durmasına sebep olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tavrıyla ne milletin yanında, ne hükümetin yanında olmuştur aslında. Ortak deklarasyona verdiği tepki, adeta emanet başbakan pozisyonundaki Ahmet Davutoğlu’nu da zor durumda bırakmıştı.
Hergün bir başka şehirde daha önceden açılışı bile yapılmış olsa, yada tamamlanmamış ne kadar tesis, işletme, işyeri varsa araştırılıyor, uzun bir liste oluşturuluyor ve açılış töreni ayarlanıyor.
Bunlar sırf Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim mitingleri düzenlensin diye yapılıyor.
AK PARTİLİLER BİLE RAHATSIZ
Peki tüm bunlar Ak Partililer tarafından da benimseniyor mu acaba?
Ak partili olan bazı yakınlarımla bunu tartışıyoruz.
Verdikleri yanıtlar beni de şaşırtıyor.
Şiddetle karşı çıkıyorlar ve bunun tarafsız bir cumhurbaşkanının yapacağı şeyler olmadığını belirtiyorlar. Hatta sırf bu yüzden oy vermeyeceklerini belirtenler bile var.
Ne olursa olsun her zaman Ak Partiyi destekleyen Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Abdulkadir Selvi ise, Ak Parti’de yaşananlardan rahatsız.
Üstü örtülü şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işaret eden Selvi, “AK Parti'ye oy veren dindarların ve batıda yaşayan Kürtlerin bir kısmının böyle bir sorgulama içinde olduğu anlaşılıyor. Uludere, Kobani ve 'Kürt sorunu yoktur' söylemiyle, batıdaki Kürtlerde duygusal bir kopuşun başladığı anlaşılıyor.
Sahabe, atalarının dini yerine Hazreti Peygamber'in dinini seçtikleri için zulme uğruyor, hicret etmek zorunda kalıyorlardı. O yüzden, 'Anam babam sana feda olsun ya Resulallah' diyorlardı.
Bugün ise edep ve erkân düsturlarını bir kenara bırakarak, 'Erdoğan için diyorum ki ona; anam, babam, eşim çocuklarım feda olsun' denilebiliyor.
Bunlar Erdoğan'a ve AK Parti'ye bir fayda sağlamıyor. Gönül köprülerini zedeliyor, davamız zarar görüyor.
Ben ölmeden, beni vurmadan, ben asılmadan bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına kimse elini süremez' şeklindeki yaklaşımlar fayda sağlamıyor. Tam aksine Erdoğan'a zarar veriyor.
Evet iki tabanca var. Ama namluları Erdoğan'a çevrilmiş durumda.”
Seçimlere 15 günden az bir süre kaldı. Bunların sonuçları sandığa yansıyacaktır. Halk kime inanıyorsa seçecektir.