Türkiye belkide 30 yıl geriye gitmekten halkın kararlı duruşu ve Demokrasi isteği sayesinde kurtuldu.
Kim ne derse desin bu aslında halkın darbecilere karşı darbesidir.
Bu yaşıma kadar sadece bir darbe gördüm, ancak darbelerin ne menem bir şey olduğunu biliyorum.
12 Eylül 1980 darbesinin acıları bile hala dinmedi.
Hiçbirşey demokrasiden üstün değildir.
Darbeler ise Demokrasiyi ortadan kaldırmak içindir.
Birini iktidar yapan halkın iradesidir ve sandıktır. Onu oradan indirecek olan da aynı yöntem olmalıdır. Yani sandıkla gelen yine sandıkla gitmelidir. Bunun dışındaki tüm yöntemler darbedir.
Bir süredir darbe söylentileri yapılıyordu. Zaten sürekli böyle bir olasılık gündeme getiriliyor yıllardır. Ancak bu devirde kimsenin buna cesaret edeceğini düşünmek bile istemiyorduk.
Uzmanlar ve analistler bu darbe girişiminin perde arkasını irdeliyorlar.
Öne çıkan görüş; darbenin, AK Parti-Gülen Hareketi çatışması kapsamında önümüzdeki Ağustos ayında yapılacak olan Yüksek Askerî Şûra toplantısında ordu içerisindeki mensupları tasfiye edileceği öngörülen Gülen Hareketi'ne yakın çeşitli kademede askerî yetkililerin bu hareketi önlemek ve Türkiye hükûmetini ele geçirmek amacıyla darbe hareketine giriştiği öne sürülüyor.
Daha önceki tarihlerde Ergenekon ve Balyoz adıyla askerî yetkililere karşı yapılan kimi operasyonlar sonucu bu davalara konu olan kimi isimler görevlerinden uzaklaştırılmış, yerine hükûmete yakın olduğu ileri sürülen kadroların getirildiği haberleri basına yansımıştı.
Zaman zaman emniyet içinde Paralel Devlet Yapılanması (PDY) içinde yeraldığı iddia edilen polislerin görev yerleri değiştirilmiş, aktif görevlerden el çektirilerek pasif pozisyonlara getirilmişlerdi.
Önümüzdeki ay yapılacak olan Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) toplantısında ise bu kez askeriyede yer alan Fethullahçıların temizleneceği belirtiliyordu.
Ne ilginçtir ki darbe girişiminde adı geçen isimlerin birçoğu özellikle Ergenekon süreci ile birlikte Yüksek Askerî Şûra'da terfi etmişti. Darbeyi yapan ekibin başında olduğu iddia edilen Albay Muharrem Köse, Ergenekon kapsamındaki ‘internet andıcı’ soruşturmasında tutuklanan eski genelkurmay adli müşaviri emekli Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'nun yerine 2011 yılında adli müşavir olarak atanmıştı.
Bununla birlikte darbe teşebbüsünde rolü olduğu iddia edilen Orgeneral Akın Öztürk, Balyoz operasyonu sonrasında birçok komutanın tutuklanmasının ardından 2013 yılında Türk Hava Kuvvetleri komutanlığı görevine getirilmişti.
İddiaya göre İzmir askeri casusluk davası kumpas soruşturmasın savcısı Okan Bato, şüpheli listesinde yer alan FETÖ yanlısı komuta kademesindeki birçok rütbeli askeri yetkiliyi kapsayan gözaltı kararı vermiş, Yüksek Askerî Şûra'dan önce operasyonların başlatılması önerisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da onaylanmıştı.
Bu karara göre 16 Temmuz 2016 tarihinde sabah 04.00’da operasyonlar başlayacaktı. Aralarında darbe girişimine kalkışanların da bulunduğu, haklarında gözaltı kararı verilen tüm askerler teknik takip altındaydı.
15 Temmuz gecesi ise darbe girişimi yaşandı.
Ülke büyük bir beladan kurtuldu ve adeta uçurumun kenarından döndü.
İlk anlarda kimse ne olduğunu anlayamadı.
Özellikle Ankara ve İstanbul’daki hareketlilik farklı yorumlandı.
15 Temmuz gecesi ilerleyen saatlerde darbe girişiminden halk haberdar oldu.
Halkın sokağa dökülmesi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cep telefonuyla CNN Türk yayınına bağlanmasıyla oldu.
Bu aslında darbenin de kırılma anı oldu.
Türkiye’nin her yerinde halk sokağa dökülmeye başladı. İlk başlarda halkta bir tedirginlik vardı. Ola ki darbeciler başarılı olsa bu darbe girişimi karşıtı olanların başı belaya girecekti.
Bu yüzden ürkek bir topluluk vardı ilk başlarda. Sonrasında ise darbeye karşı halkın zaferi geldi.
Darbe girişiminin başarısız olduğu anlaşıldıktan sonra bunu fırsata çevirmek isteyenler de alanlara indi.
Nasıl ki iktidar partisinden belediye veya milletvekili seçimlerinde aday adayı olmayı, koltuğunu sağlamlaştırma aracı olarak gören tipler var ya, işte onlar yine sahnedeydi.
Ellerine bayrak alan bu tipteki birçok kişi oradaki gazetecilerin kadrajlarına girmek için büyük çaba sarfettikleri gözlendi. Amaçları birilerinin gözüne girmekten başka şey değildi.
Darbe girişiminin ardından her gece nöbet eylemleri yapılıyor. Bu güzel bir dayanışma. Ancak birlikteliği provokasyona dönüştürme çabasında olanlar da var.
Örneğin kalabalık kitle içinden birileri belediyeye ait halk otobüsünü durduruyor ve ön kısmına birçok Türk ve siyasi parti bayrak yerleştiriyor.
Bu açıkça bir provokasyondur. Bu kişilere fırsat verilmemesi gerekiyor. Bu tür kişilerin iyi niyetli olmadıkları herkesçe bilinmelidir. Tek amaç bu güzel tabloya gölge düşürmektir.
Oradaki halk bunlara fırsat vermesin.