Darbe girişimiyle ülkede derin yaralar açan Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) yönelik operasyonların ardı arkası kesilmiyor.
Bu örgütle ilişkisi tespit edilen tük kişiler ve kurumlar ya gözaltına alınıyor, yada kapatılıyor.
Operasyonların başladığı ilk günden itibaren yapılacak cezalandırmaların, görevden almaların hukuk kuralları çerçevesinde olması gerektiğini savundum.
Görevden alınan kişiler veya kapatılan kurumlar ile ilgili önemli delillerin olması lazım. Devlet kurumlarının bunu iyi incelemesi ve ona göre karar vermesi gerekiyor. İnceleme yapan kişiler özenli olmalı.
Aksi takdirde haksız ve hukuksuz yere yapılacak işlemlerin vebali de büyük olur.
Sonuçta kapatılan kurumlarda çalışan binlerce insan var.
Bu kurumların birçoğu FETÖ ile bir şekilde irtibatlı olsada, burada çalışanların hepsinin FETÖ üyesi olduğu iddia edilemez. Bu durumda mağdur olanların bir şekilde mağduriyetlerinin giderilmesi de devlete düşen bir sorumluluk olsa gerek.
Son dalgada birçok basın-yayın kuruluşu da kapatıldı.
Operasyonlar her ne kadar FETÖ’ye yönelik yapılsa da, arada bazı muhalif basın kuruluşların da kaynadığını görüyoruz. Yayınlandığı günden beri muhalif çizgisiyle bilinen Taraf Gazetesi ve İMT TV bunlardan sadece ikisi.
Depremin artçıları devam ederken kime sıra geleceğini kestirmek te mümkün değil. Resmi Gazetede yayımlanan 668 nolu Kanun Hükmünde Kararname (KHK688) ile kapatılan 45 gazete arasında Batman’dan da 3 gazete yer alıyor.
Kentin en eski gazetesi olan Batman Gazetesi ile birlikte Batman Postası Gazetesi ve Batman Doğuş Gazetesi de kapatıldı.
Resmi gazetenin dünkü sayısında; kapatılan gazetelere ait olan taşınırlar ve her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrakın hazineye bedelsiz olarak devredilmiş sayılacağı belirtiliyor.
Ülke genelinde kapatılan gazeteler için yaptırımlar uygulanacağını biliyorduk. En başta belli bir süreliğine resmi ilanlarının kesileceği belirtiliyordu. Ancak kapatılacağı kimsenin aklına gelmezdi.
Bu kuruluşlarda çalışan emekçilerin haklarının bir şekilde güvence altına alınması veya biryerlerde istihdam edilmesi için girişimler yapılması gerekir.
FETÖ’nün yarattığı tahribat o kadar büyük ki, bunun yaralarını sarmak oldukça uzun bir süre alacaktır.
FETÖ bağlantılı örgüt üyelerinin mağdur ettiği kişi sayısı da hesap edilemeyecek kadar fazla.
Mesela FETÖ üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanan birçok hakim ve savcı, KCK davalarını yürüten isimler.
Şimdi hukukçular, tutuklanan hakim ve savcıların verdiği bu kararların hukuki olamayacağını belirtiyorlar.
Şimdi, haklarında karar veren polis, savcı, hakim ve Yargıtay üyelerinin tutuklanması ya da görevden uzaklaştırılmasının ardından KCK davalarında mağdur olan binlerce kişi Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya hazırlanıyor.
İstanbul Barosu avukatlarından Feyzi Çelik, bu konuda şunları belirtiyor; “KCK davalarında yargılamayı yapan hakimler ve yargılamayı onaylayan Yargıtay hakimleri de görevden uzaklaştırıldı ya da tutuklandılar. Dolayısıyla bu işlemlerin hukuki olmadığı ortaya çıktı. Daha önce mahkumiyet kararı alanlar ve cezaevinde olanlar, yeniden yargılama için kararı veren mahkemeler görevde olmadığı için bulunduğu il merkezinde Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine başvuru yapmalı. Kendi aralarında işbirliği gereğince yeni bir mahkemeye gönderirler. Buna benzer bir durum Balyoz Davası'nda yaşandı ve yeniden yargılanmak için başvuru yaptılar ve beraat ettiler. Devam eden dosyalarda arama kararı veren, el koyma, tutuklama kararı veren hakimlerin hepsi gözaltında ve verdiği kararların hukuki olmadığı ortaya çıktı.
Biz başından beri bunları söylüyoruz; kendi örgütsel çıkarları doğrultusunda davalar açmışlar ve karar almışlar. Bunlar talimatları anayasadan değil Pensilvanya'dan alıyorlar. Bu ciddi bir itiraftır ve yapılanlar anayasaya uygun değil. Hiçbir devlet kuruluşu kaynağını anayasadan almıyorsa yetki kullanamaz. Bunların yaptığı iş dolayısıyla geçersizdir. AKP eğer FETÖ’nün bunları yaptığına inanıyorsa o zaman samimiyetini göstermeli ve yargılamaların yeniden yapılmasının yolunu açmalıdır.”
Hukukçu Deniz Yıldız ise, “KCK davalarında kararı veren, tutuklayan FETÖ üyesi oldukları gerekçesiyle alınmışlarsa eğer geçmiş dönemde verdiği kararların hukukla bir ilgisinin olmadığı da ortaya çıktı. Sudan sebeplerle, bahanelerle karar verdikleri açık şekilde ortaya çıkıyor. Bu hukuka olan inancı, güven ilkesini yerle bir etmiştir. Bu sebeple bu hakimlerin, savcıların verdiği kararlar tamamıyla gayrihukukidir. Yapılan yargılanmaların yeniden yapılması hususu açığa çıktı. Mağdur olanların yeniden yapması gereken Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaktır. Bu tür kararları veren kişiler asıl terör örgütü mensubu olan kişilerdir. Terör örgütü mensubu olanlar başkasını terör örgütü üyesi olmakla suçlayamaz” dedi.
Kimi iddialara göre 5 Bin’e yakın FETÖ üyesi yargıya sızdı. Bunların yarısına yakını operasyonlarda görevden alındı veya tutuklandı.
Peki bunların şu ana kadar verdiği kararlar ne olacak?
Bu kararlar geçerliliğini koruyacak mıdır?
Bu yapının yargıda neden olduğu mağduriyetler ne olacak?
Umarım bu sorulara makul ve mantıklı cevaplar verilir.
Spot: Görevden alınan kişiler veya kapatılan kurumlar ile ilgili önemli delillerin olması lazım. Devlet kurumlarının bunu iyi incelemesi ve ona göre karar vermesi gerekiyor. İnceleme yapan kişiler özenli olmalı.