15 Temmuz darbe girişimi sonrası bazı taşlarda yerinden oynadı.
Mesela şu an siyasette 15 Temmuz öncesindeki sertlik yok.
Liderler ve Cumhurbaşkanı arasında hakarete varan tartışmalar yaşanmıyor. Aslında olması gereken de bu ya. Vatandaş artık siyasetçilerin sorunları çözme yerine bu denli tartışmalarını istemiyor.
Darbenin hemen ertesinde mecliste grubu bulanan 4 partinin ortak bildiriye imza atmasını herkes ayakta alkışladı. Keşke sonrasında da bu alkışlar devam etseydi.
Özellikle demokrasiyi bitirmeyi hedefleyen ve vatandaşı katleden, meclisi bile bombalayan FETÖ’ye karşı oluşan bu güzel tablo sonrasındaki günlerde devam etmedi.
Tabi bu yeni bir durum değil.
Uzun zamandır gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerekse hükümetin HDP’ye yaklaşımı belli. Belki tabandan bir tepki göreceklerini de hesaba katarak bu süreçte HDP’yi hep dışladılar.
Darbe girişimi önemli bir fırsat yarattı milli birlik adına ancak iyi kullanıldığını söylemek mümkün değil.
Özellikle darbe girişiminin ardından HDP siyasetinde de bir yumuşamanın olduğunu görmek mümkün. Her ne kadar dile getirilmese de son zamanlarda HDP ve Eşgenel başkanı Selahattin Demirtaş’ın bazı söylemleri iktidar partisinin duygularını okşuyor.
Demirtaş geçen haftaki grup toplantısında önemli konulara değinmişti.
Demirtaş, 15 Temmuz'daki darbe girişimini kınadığını yineleyerek, savunma hakkını kullanan vatandaşları tebrik etti. Demirtaş, “Seçilmiş bir parlamento görevdeyken asker neden yönetime al koymak ister? Niye birilerinin aklına bu cesaret gelir. Bunu iyi analiz edemezsek 3 yıl sonra 5 yıl sonra bu hakikatle bu rezaletle bir kez daha karşılaşacağız” diye konuşmuştu.
Demirtaş, konuşmasının bir bölümünde hem hükümete, hem de PKK’ya çağrıda bulunuyor; “Çözüm sürecine de geri dönülmesi lazım. PKK ve hükümete çağrımızı yeniliyoruz. Türkiye 14 Temmuz Türkiye'si değildir. Siyasette alt üst oluş vardır. Toplum barış demokrasi istiyor. Hükümet ve PKK'da da mevcut durumu yeniden değerlendirmeli. İmralı'daki tecrit derhal son bulmalı. Parlamento bombalandı, İmralı'da daha ne olduğunu bilmiyoruz”
Demirtaş, PKK’ya da en azından bu son zamanlardaki eylemlerini gözden geçirmesi çağrısında bulunuyor.
Cumhuriyet Gazetesine verdiği röportajda ise PKK yöneticisi Cemil Bayık’ın açıklamalarını kabul etmediğini açıkça dile getiriyor.
Demirtaş, şunları belirtiyor; “
PKK'nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK'nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çabadır, çağrılardır.
HDP olarak bunu istiyoruz.
Bu dönemde metropollerde insan ölümlerine, sivil katliamlara yol açabilecek imalarda bulunmak bile çok tehlikelidir. Umut ediyorum herkes daha serinkanlı düşünerek çağrılar yapar. Barış ihtimali topluiğne ucu kadar varsa bile herkes ona dair çağrı yapsın. PKK'dan da bunu bekleriz” diye konuştu.
İmralı Cezaevi'nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'dan haber alınamamasının gerilim yarattığını savunan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü; “Öcalan 1999'da yakalandığında bir günde onlarca insan kendini yaktı. Çok büyük çılgınlıklar ortaya çıkabilir. Hakikaten bilmiyorlar, biz de bilmiyoruz. Öcalan sağ mı, ölü mü, yaralı mı, durumu nedir, o gece orada ne oldu... Sanırım bu PKK'nin açıklaması da biraz bu gerilimin tırmanmasından kaynaklı. Hükümetin de bu konuda çaba sarfetmesi lazım.
Cizre'de katliamlar yaşanırken İçişleri Bakanı'na sorduk. “Durduramıyoruz, tuhaf bir şey var” dedi. 200 insan yakılırken İçişleri Bakanı olarak sen müdahale edemiyorsan, bunun soruşturulması lazım. KCK tutuklamaları Oslo sürecini bitirdi. Paris suikastı soruşturulmalı. Baraj ve karakol yapımlarına hız verilmesi PKK'nin şehirlere silah yığmasının sebebiydi. Kim bu güvenlikçi aklı Erdoğan'a verdi?
Kandil de darbe sonrası bir şey var mı, bir arayış var mı diye beklediler. Darbe sonrası çiğlik yapıp birkaç şehire girdim diyebilirdi. PKK fırsatçılık yapmadı. Benim de çözüm konusunda umutlarım zayıfladı. Erdoğan'ın tavrını değiştireceğini sanmıyorum, hakikaten bir düşmana ihtiyacı var.
Oysa çok büyük bir fırsattı. Türk devlet aklı devreye girse; ‘Önümüzde yüzyılın fırsatı var, bunu kaçırmayalım’ diye bir siyaset geliştirse bambaşka bir Türkiye yaratılırdı. Erdoğan resmen bunu çarçur etti. Tarihi bir fırsatı götürüp milliyetçi, ırkçı dalgaya mahkûm etti. Darbe sonrası toplum daha büyük tehlikelere açık hale getirildi.”
Bir diğer gelişme ise önceki akşam Diyarbakır-Sur’da ve Mardin Nusaybin’de yaşanan bombalı saldırılar oldu. HDP’den yapılan açıklamada her iki saldırı da kınandı.
Açıklamada, şöyle denildi; “Hangi şehirde olursa olsun, yurttaşlarımızın yaşadıkları ve çalıştıkları yerleşim alanlarının içindeki bu tür saldırıları ilkesel olarak yanlış bulduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz ve bu saldırıları kınıyoruz.
Hayatını kaybeden ve yaralanan yurttaşlarımızın acılarını bütün halkımızla paylaşıyoruz. Yaşamını yitiren insanlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.”
Bu saldırıların PKK tarafından yapılması olasılığı çok yüksek. Buna rağmen HDP bu eylemleri kınadığını belirtiyor. Bu da HDP’de bir değişimin olduğunu gösteriyor.