Seçim kararının alındığı 18 Nisan tarihinden bu yana iki ayı aşkın bir süre geçti.
Bu süre zarfında yaşananlara şöyle bir bakıyorum da…
Ben seçimlerin Demokrasinin Düğünü olduğunu bilirim.
Düğün öncesi hazırlıkları ise neşe içinde, kardeşçe ve yardımlaşma sile geçer.
Ancak bu iki ayı aşkın sürede ne yazık ki bunların bir tanesini dahi göremedik.
Siyasetçilerin meşhur bir sözü vardır, “Bizim makam, mevki ve koltukta gözümüz yok” diye.
Peki, milletvekillerinin tek hedefi ceylan derili koltuklar değil mi?
Cumhurbaşkanlığına soyunanlarında birincil amacı köşk ve saraylardaki o koltuk değil mi?
Benim yanığım ise, o koltukları elde edebilmek için herşeyin mübah görülmesidir.
Seçim süreci boyunca adayların ‘belaltı’ vurma girişimleri hiç eksiksiz olmadı.
Benim bildiğim, siyaset arenasına çıkanlar, rakiplerini yapacakları projeler ile ekarte ederler. Ancak günümüzde bu böyle değil de, rakibini küçük düşürmek ve açığını yakalayarak yapılıyor.
Bu girişimlerin büyük bölümü ne yazık ki ülkeyi yönetmeye talipli olan Cumhurbaşkanı adaylarından geldi.
Malum, CHP ve Ak Parti adayları arasında büyük çekişme yaşandı ve her iki aday da meydanlarda birbirlerine hakarete varan cümleler sarfettiler.
Bir vatandaş, bir seçmen olarak bu benim zoruma gitti doğrusu.
Beni yönetecek kişiler böyle olmamalı, vatandaşa böyle örnek teşkil etmemeli.
Seçim süreci boyunca bu didişmeye sahne oldu siyaset meydanları.
Hep birbirlerini küçük düşürücü sözlerle oy toplamaya çalıştılar.
Dünyanın gözü önünde cereyan edenleri bile tersyüz ettiler veya etmeye çalıştılar.
Biri mitingime 5 Milyon kişi katıldı diyor, öteki hemen yalanlıyor ve resmi rakamlar vererek bu sayının 20 katı aşağısında bir sayı veriyor.
Kimisi milli duyguları kullanıyor, öteki şehitler üzerinden oy devşirmeye çalışıyor.
Bu ve bunun gibi birçok şey gündeme getirildi.
Tüm bunlar, siyasetin ne kadar kirlendiğini ortaya koydu.
Kimin meydanlarda ne kadar çok kalabalık topladığı önemli değil. Kimin ne kadar seçmenin gönlüne hitap ettiği önemlidir. Neden adaylar bu gerçeğin farkına bir türlü varmıyorlar.
Bugün yepyeni bir sisteme uyandık.
Cumhuriyet tarihinden bu yanak uygulanan Parlamenter sistem, dün yapılan seçimle birlikte son buldu.
Ya bu sistemle yola devam edilecek, yada en fazla bir iki yıl içinde tekrar Parlamenter sisteme dönülecek.
Sonuç ne olursa olsun herkes sandıktan çıkana saygı gösterecek.
Bugün birileri sevinç çığlıkları atarken, birileri ‘nerede hata yaptım’ diyerek muhakeme edecek.
Birileri istedikleri koltuğa oturacak, birileri şimdiden ‘nasıl köşeyi dönerim’ hesapları yapmaya başlayacak.
Ama seçmen inanın bunların hiçbiriyle ilgilenmiyor.
Onlar sizleri bu makama çıkaran oyları verdikten hemen sonra, geçim derdine düşmeye başladılar bile.
Vatandaş, bir kilo patates’in, soğan’ın 6 lira olduğu bir ülkede ‘seçim’i düşünmez, ‘geçim’ için ter döker.