7 Haziran seçimleri geride kaldı. Ancak bıraktığı etki yıllarca unutulacak gibi değil.
Birincisi 13 yıllık Ak Parti iktidarının sonu oldu.
En önemli sonuçlarından biri buydu.
Peki, başka ne gibi etkileri oldu.
* Tarihe ilk kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şehir şehir gezerek tarafsız (!) bir şekilde ismini hiçbir zaman açıklamadığı bir siyasi parti için oy istediği bir seçim olarak geçti.
* Seçim sonrası oluşan tabloda HDP ilk kez barajı aşarak yüzde 13 oy ve 80 Milletvekili kazandı.
* 400 Milletvekili ile başkan olmayı umud eden Cumhurbaşkanı hayal kırıklığı yaşadı.
* meclis aritmetiği koalisyonu gösterdi ancak hiçbir parti bunda anlaşamadı.
* Cumhurbaşkanı Erdoğan, usulen ikinci en çok sandalye kazanan partiye hükümet kurma görevi vermedi.
* ilk Kez bir Cumhurbaşkanı erken seçim tarihini verdi.
* Türkiye tarihinde ilk kez bir seçim hükümeti kuruldu ve HDP’den iki bakan bu hükümette yer aldı.
Bu seçim ne çok ilkler yaşattı bizlere. Bu haliyle nasıl unutulacak ki 7 Haziran 2015 Milletvekili seçimleri.
Seçimlerden önce herkeste oluşan ortak kanı; bilinçli olarak çatışmalı ortam yaratılacak ve bu sayede HDP’nin olası barajı aşmasının önü kesilecek.
Şimdi seçim öncesi yaşanan bazı olaylara bakıyorum da böyle bir girişim olduğu ortada, ancak başarılı olamadı.
Kürtler barajı aşamazsa, Özerklik ilan edecek dendi, tam tersi oldu.
Yaşanan çatışmalardan kaynaklı, üstelik barajı aşmasına rağmen birçok yerde özerklik ilan edildi.
Ancak en önemlisi sanırım seçim öncesi birçok denemeden sonuç alınamayan çatışmaların seçim sonrasında aniden başlaması.
Birçok kişi bu çatışmaları ve yaşanan ölümleri seçim sonuçlarına bağlıyor.
Sahi eğer Ak Parti 400 vekil çıkarsa ve Cumhurbaşkanı da Başkan olsaydı yine bu çatışmalar, ölümler ve anaların gözyaşı olacak mıydı?
Yarbayın şehit kardeşinin cenazesinde dediği gibi; Dün çözüm diyenler bugün neden sonuna kadar savaş diyor…
Bu sözlerin ardından Yarbay adeta bir linç kampanyasıyla karşılaştı.
Hatta Alevi olduğu şeklinde çirkin yakıştırmalar ve ırkçı yaklaşımlar bile oldu.
Eleştirilerin ve hakaretlerin sonu gelmedi. Sonunda bu asker hakkında soruşturma başlatıldı. Ölümleri eleştirenler bir nevi vatan haini ilan edildi.
Siirt’te yola konan mayının patlatılması sonucu hayatını kaybeden er Recep Beycur’un cenaze töreninde, “Cumhurbaşkanı bununla gurur duysun. Kardeşi kardeşe kırdırıyor. Allah’tan hiç mi korkmuyor?” diye isyan eden Ömer Bilir, ‘havuz medyası’ ve Ak troller tarafından ‘PKK’lı terörist‘ olarak yansıtılmıştı.
‘Havuz medyası’ ve ‘Ak troller’in suçlamaları bununla da sınırlı kalmamıştı. Bursa’daki asker cenazesinde Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nu protesto eden yurttaşlar arasında yer alan Mehmet Şenol da yine havuz medyası tarafından ‘DHKP-C’li’ ilan edilerek hedef gösterilmişti.
Şimdi çatışmaların en yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Bölgedeki çatışmaların en şiddetli yaşandığı 90’lı yıllardan daha şiddetli çatışmalar var. Ve ne yazık ki böylesine bir ortamda seçime gidiyoruz.
7 Haziran öncesi yaratılacak denilen kaos tutmadı. Bence en huzurlu seçimlerden birini yaşadık. Ancak birileri, seçimde aldıkları yenilgiye kılıf bulmak için, ‘namluların ucunda seçime girdik’ diyerek başarısızlıklarını örtmeye çalışıyor.
Böyle baskılar yaşandı ve güvenlik güçleri müdahale etmedi. Böyle bir şeye kim inanır.
Bu türden bir olay olduğunda kulaktan kulağa duyulur, yayılır. Hiç mi kimse duymadı.
Bu iddiaların yapıldığı yerlerdeki seçim sonuçlarına bir bakın. Doğrusunu anlayacaksınız.
Üstelik Cumhurbaşkanı da çıkmış, “İnşallah seçim güvenliği içerisinde öyle zannediyorum ki 7 Haziran'da yaşananlar, 1 Kasım'da yaşanmayacaktır diye düşünüyorum” diyor.
Eğer bu kadar büyük bir yaşanmış varsa, seçimler iptal bile edilebilirdi. Neden bu yapılmadı o zaman?
7 Haziran seçimlerini böyle zan altında bırakmak doğru değil.
7 Haziran öncesindeki seçimlerde ne ateşkes vardı, ne de böyle bir huzur. Neden o seçimlerle ilgili böyle iddialar atılmadı ortaya?