Ak Parti hükümetleri döneminde en çok söylenen sözlerden biri “Komşularla sıfır sorun” oldu.
Ancak şu an gelinen noktada bu hedefin çok altında kaldığımız görülüyor.
Neredeyse sorun yaşanmayan komşu ülke kalmadı. Bırakın komşuları, müttefik ülkelerle de sorunlar yaşanmaya başlandı.
İran, Irak, Rusya, Mısır, Suriye gibi ülkelerle tarihsel bağlar koparıldı ve şimdi adeta düşman ülkeler haline geldi.
Jeopolitik olarak Türkiye kadar hassas bir konumda olan çok az ülke var.
Bu kadar önemli bir yeri olan ülkenin bugün dış politikasının iflas etmesi düşündürücü.
Haftalık Economist dergisinin Türkiye özel ekinde bu konuda bir analiz yayınlanmıştı.
Yazıda, ülkenin uzun yıllar boyunca Doğu ile Batı arasında hem bir köprü hem de bir 'tampon' görevi gördüğü belirtiliyor. Ancak bu rolüne rağmen ‘Türkiye'nin çoğu zaman güç ve sorumluluğunu yeterince gösteremediği’ yorumu yapılıyor.
Ankara'nın jeopolitik sorumluluğunun özellikle Suriye iç savaşı konusunda sorgulamaya çok açık olduğunu yazan Economist, şöyle devam ediyor; “Türkiye, sorun yaşayan komşularına akıl hocalığı yapmak yerine fazlaca toy, müsamahakâr ve inatçı davrandı. Ama en önemlisi bölgenin her an tutuşmaya hazır karmaşık yapısını tam olarak kavrayamadığını gösterdi.”
Türkiye ve Suriye ile çalışan bir Birleşmiş Milletler yetkilisi, Türkiye'nin bu tutumuna yönelik olarak, “Gerçekten ne başarmaya çalıştıklarını anlayamıyorum. 2011'de Arap Baharı ortaya çıktığında Türkiye hükümeti olayları kendi prizmasının içinden görmeyi seçti: Gerçek halk- dindar Sünni Müslüman işçi sınıfı- sonunda Batılılaşmış askeri elitleri görevden kovuyordu. AK Parti bölgenin bu yeni ortaya çıkan İslamcılarını samimi bir şekilde sahiplendi” diyor.
Türkiye, Suriye sınırında uçuş yapan Rus jetini Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle 24 Kasım'da düşürmüştü.
Makalede Türkiye'nin Suriye'deki muhaliflere yaptığı gizli askeri yardımda çok seçici davranmaması ve topraklarından Suriye'ye geçen militanlara uzun bir süre göz yummasının, bu bataklığa çekilmesinde etkili olduğu anlatılıyor.
Bunun yanında Türkiye'nin 'Suriye içinde siviller için güvenli bölge yaratılması' gibi diplomatik taleplerini hiçbir zaman sağlam öneriler ya da eylemlerle desteklemediğini yazan Economist, örnek olarak İncirlik Üssü'nün koalisyon uçaklarına çok geç açılmasını gösteriyor.
Son olarak Rus savaş uçağı düşürerek Türkiye'nin Moskova ile de arasını açtığı hatırlatılıyor.
Makalenin son bölümünde ise Türkiye'nin İsrail ile arasındaki gerilimi azaltmaya yönelik adım attığı, hükümetin ayrıca AB ile müzakerelerin yeniden başlaması yolunda samimi göründüğü, İran-Suudi Arabistan geriliminde ise taraf tutmaktan kaçındığı hatırlatılıyor.
Son aşamada bu kez Almanya ile ilişkiler bozulmaya başladı. Alman Federal meclisinde ‘Ermeni Soykarımı’nın kabul edilmesi ilişkileri bayağı zayıflattı. Türkiye büyükelçisini bile geri çekti.
Türkiye, 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan Mavi Marmara saldırısının ardından İsrail ile ilişkilerini en alt seviyeye indirmişti. Krizin üzerinden altı yıl geçerken, ikili ilişkilerin normalleşmesi için yoğun bir müzakere süreci yürütülüyor.
2013 yılında Mısır’da devlet başkanı seçilen Muhammed Mursi’nin General Sisi tarafından devrilmesinin ardından, Türkiye Mısır ilişkileri ciddi bir krize girmişti.
Türkiye’nin bölgedeki en önemli ortağı Suudi Arabistan iki ülke arasında arabuluculuk yapmaya başladı.
Türkiye’nin Rusya uçağını düşürmesinin ardından iki ülke arasında gerek siyasi gerek ekonomik olarak ciddi bir gerilim yaşanmıştı.
Rusya’nın ekonomik, sosyal, kültürel, turistik ambargolarına rağmen, Türkiye buna siyasi bir karşılık vermemeyi tercih etti.
Her ne kadar Binali Yıldırım hükümeti kurulduktan sonra Rusya’dan “Türkiye’de başbakanın değişmesiyle ikili ilişkilerimizde bir değişim beklenemez” mesajı gelse de, Rusya ile 65. hükümet döneminde ilk aşamada ekonomik ve sosyal ilişkilerin normalleştirilmesiyle ilgili kritik adımların atılması bekleniyor.
Türkiye’nin Suriye politikasında çok ciddi bir değişiklik beklenmezken, özellikle koalisyon güçleriyle daha etkin bir işbirliğinin olması bekleniyor.
Başbakan Binali Yıldırım’ın “Düşmanları azaltacağız, dostlarımızın sayısını artıracağız. Tarih, bize bugün bölgede çok önemli sorumluluklar veriyor. Bu sorumluluğu ya bugün yaparız ya da yaşanacak hayal kırıklığının vebalini tarih boyunca hissederiz” sözleri, yeni dönemde Türk dış politikasında önemli adımlar atılacağı şeklinde değerlendirildi.
Türkiye’nin dış politikada beklenen verimi vermediği ortada. ‘Sıfır Sorun’ dendi şimdi ‘Sıfır dost’ kaldı. Gittikçe yalnızlaşan Türkiye’nin artık siyasetinde ve siyaset dilinde değişim yaşaması şart.
Aksi taktirde Türkiye’nin hiç dostu kalmayacak ve tamamen yalnızları oynayacak.