Abdülkadir Selvi ülkenin önemli gazetecilerinden biri.
Saygın bir kişiliği var.
Yazdıklarına itibar edilen bir yazar.
Ancak Tahir Elçi’nin ölümünün ardından kaleme aldığı bir yazıda belli ki büyük bir tongaya düşürülmüş.
Selvi, Tahir Elçi’nin Diyarbakır’da katledilmesinin ardından kaleme aldığı ‘Brüksel'den bakınca Türkiye'de neler oluyor?’ başlıklı yazısında şöyle bir cümle kullanmış; “Uçağın düşürülmesinden sonra Rusya'nın Erbil Başkonsolosu 25 Kasım Çarşamba günü Erbil'de HDP-PKK Erbil Temsilcisi Cemal Coşkun ve PYD Temsilcisi Dr. Cafer ile görüşüyor, iki gün sonra Diyarbakır karışıyor. Tahir Elçi öldürülüyor.”
Selvi buruda, bahsi edilen HDP yöneticisi Cemal Coşkun’un hem Rus uçağının düşürülmesi, hem de Tahir Elçi’nin öldürülmesi ile bağlantısının olduğunu iddia ediyor. Ciddi bir iddia.
Bu detayları yakalamak bir gazeteci için büyük bir başarı olur; tabi eğer yalan değilse.
Ama ne yazık ki yalan olduğu aynı gün ortaya çıkıyor.
Zira bahsi edilen HDP-PKK Erbil Temsilcisi Cemal Coşkun, kameralar karşısına geçti.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) döneminde 2011- 2014 yılları arasında BDP Erbil Temsilciği'ni yaptığını ve 2015 Mart'ından bu yana da İstanbul'da olduğunu ve yurtdışına çıkmadığını söyleyen Coşkun, Selvi'nin yaptığı haberin kendisine sipariş edildiğini belirtti. Coşkun, haberle ilgili Selvi'ye ulaştığını ancak, telefonuna cevap vermediğini ifade ederek, “Şu anda temsilci değilim. İstanbul'da HDP'nin seçim komisyonunda yer alıp bu seçim sürecinde ağırlıklı Güney Marmara olmak üzere Marmara'dan sorumlu seçim çalışmalarındaydım. Dolayısıyla kim ona bu haberi sipariş etmiş, Selvi ne yapmak istiyor?” diyerek tepki gösterdi. ‘Türkiye kamuoyunun tanıdığı bir şahsiyet’ olarak tanımladığı Selvi'nin bir yerlere davetiye çıkarırcısına böylesi bir yazıyı kaleme almasının, yazarlıkla da bağdaşan bir şey olmadığını dile getiren Coşkun, şöyle devam ediyor; “Selvi, HDP Genel Merkezi'ne telefon açıp, ‘Temsilciniz kimdir, var mı böyle bir temsilciniz, görüşme var mı yok mu?’ diye sorabilirdi. Ancak, direkt kalkıp böyle bir yazı yazması iyi niyetli bir yaklaşım olarak görmüyorum. Tahir Elçi'nin katledilmesi gibi bir olayı getirip sözde Rusya'nın Erbil Başkonsolosu ile görüşmemiz sonrasına bağlaması etik bir yaklaşım da değil
Sözüm ona, kendilerine göre 'PKK terör ve şiddet örgütüdür'. PKK ve HDP dediği zaman da HDP ile şiddeti yan yana getirerek, kamuoyuna bu şekilde gösteriyor. Diğer bir nokta da şahsımı hedef gösteriyor. Dolayısıyla, 'Elçi'den sonraki hedef ben miyim?' diye soruyorum. Çünkü Halkın Emek Partisi'nden bugüne kadar Türkiye'de siyaset yapan hiçbir zaman da alışılagelmiş mevcut siyasi partilerin dili ve üslubunu kullanmayan her zaman da toplumcu olmayı esas alan bir Kürt siyasetçiyim.”
Burada bir gazetecinin yapmaması gereken ve suç olan bir durum var. O da bir kişiyi alenen hedef göstermek. Zira daha önce hedef gösterilen Ahmet Kaya, Hrant Dink ve son olarak Tahir Elçi’ye ne olduğunu gördük.
En acemi gazetecinin bile yapmaması gereken bir hatayı Selvi’nin yapması oldukça düşündürücü. Acaba bu yazı ile birilerinin avukatlığını mı yapıyor?
Peki, böyle bir yazıyı yazmanın kime ne faydası olacak? Bunların iyice araştırılması gerekiyor.
Abdülkadir Selvi öyle bir analiz yapmış ki, adeta olayı çözmüş ve failleri ortaya çıkarmış bile. Ancak bunu yaparken birilerinin gazına gelmiş ve fena halde tongaya düşürülmüş.
Hani böyle deneyimli gazetecilerin böylesine önemli iki olayda tongaya düşürülmesini, acemi gazetecilerin bu şekilde tongaya düşürülmesine tolerans olarak görmek lazım.
Tabu bu yazıya sadece Cemal Coşkun değil, HDP’den de yanıt geldi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Yeni Şafak Yazarı Abdülkadir Selvi'nin partilerini hedef alan yazısına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, partilerinin yalan haberlerle itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını belirterek, şunları kaydetti; “Abdülkadir Selvi tarafından Yeni Şafak gazetesinde kaleme alınan yazı bu alçakça yalanların en son örneğidir. Selvi, Gazeteciliğin en temel ilkelerini ayaklar altına alarak, partimizi ve genel merkez çalışanımız Cemal Coşkun’u hedef göstermektedir. Selvi, en hastalıklı bir hayal gücünü bile zorlayan yalanlarla partimizi ve Cemal Coşkun’u adeta Ruslar ile işbirliği yaparak Tahir Elçi’nin katledilmesinin sorumlusu olarak gösterme çabası içindedir.
Selvi, bir gazeteci değil, bir avukat gibi davranmakta ve AKP’nin suçlarının üstünü örtme telaşıyla partimize ve parti yöneticilerimize saldırmaktadır. Selvi, bir gazeteci olarak değil, gerçekleri tersyüz eden bir demagog olarak çok başarılıdır. Tek bir cümle içine, gerçeklikle uzaktan yakından alakası olmayan üç yalanı sığdırmayı başarmıştır.
Sadece kısa bir araştırma yapsa bile, AKP’nin siyasi soykırım operasyonları nedeniyle uzun süre Hewler’de sürgün hayatı yaşamak zorunda kalan Kürt siyasetçisi Cemal Coşkun’un yaklaşık bir yıldır Türkiye’de bulunduğunu görecekti.”
Çamur at izi kalsın mantığıyla kurulan cümleler, bir kişinin hayatına mal olabilir. Merak ediyorum; bu yazı ile ilgili bir inceleme başlatıldı mı acaba?