Sanki ne kadar şüphe varsa hepsi Tahir Elçi cinayetinde toplanmış durumda.
Başından sonuna kadar şüpheli bir olay.
Tahir Elçi, 7 Haziran seçimlerinin ardından katıldığı bir televizyon kanalında sarfettiği sözlerinden dolayı zaten havuz medyasının hedefindeydi.
Adeta bir linç kampanyası başlatıldı ve Elçi hedef gösterildi. Tüm bu yapılanlar bir suçtu ve ne yazık ki hiçbir basın kuruluşu için inceleme dahi yapılmadı.
Sonuç olarak Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Sur ilçesinde 4 ayaklı minareye yönelik silahlı saldırı için basın açıklaması yaptığı sırada katledildi.
Olayın yaşandığı bölge bildiğim bir yer.
İlk olayın, yani polislerin vurulduğu yer ile Tahir Elçi’nin vurulduğu yer arasında yaklaşık 100 metrelik bir mesafe var.
Bölge dar sokaklardan oluşuyor.
Yaklaşık bir aydan beridir hendeklerin kazıldığı ve çatışmaların yaşandığı bir yer.
Bu çatışmalar sırasında orada bulunan ve tarihi önemi olan UNESCO listesindeki 4 ayaklı minarenin taş ayakları silahla taranmıştı.
Böylesine tarihi bir yapıdan kim ne ister? Bunu da bilmek zor.
Zira kurşunların isabet ettiği yerin tam tersi istikametinde hendekler var. Yani hendeklerin bulunduğu yerden ateş edilmesinin imkanı yok.
Akıllara gelen tek neden; ateş edilerek minarenin yıkılması ve muhtemelen 30 metre ileride hendeklerde bekleyenlere zarar verilmesi olarak düşünülebilir.
İlk akla gelen olasılık bu.
Başkaca ne açıklaması olabilir ki zaten.
Şimdi gelelim olay anında yaşananlara.
Herkes Tahir Elçi’yi öldüren kurşunun kimin silahından çıktığını merak ediyor.
Gazeteci Ahmet Şık, cinayete ilişkin yayınlanan görüntüleri saniye saniye değerlendirmiş, incelemiş ve tespitlerde bulunmuş.
Ahmet Sık, “İddiaya göre aracın içinde bir gün önce polislere yönelik saldırı düzenleyen zanlılar var. Bu iddia doğru ise, bir saldırının zanlıları olduğundan şüphelenilen kişilerin yakalanmasına yönelik operasyon çevre güvenliği alınmadan, çelik yelekleri bulunmayan ve kişisel güvenliğini de düşünmeden üç sivil polis tarafından yapılmış. Uyuşturucu operasyonunda bile özel timler görev alırken, bir saldırının faili olduğundan şüphelenilen kişilerin yakalanmasına yönelik operasyon böyle acemice mi olur? Aracın sağ tarafındaki polis kapı açılır açılmaz vuruluyor. Polisin arkasındaki aracın camına da kurşun isabet ediyor. Polis memuru zaten olay yerinde ölüyor. Yani AKP trollerinin sosyal medyada yaptığı yaygaranın aksine, Tahir Elçi’ye kendisini siper ettiği için öldürülen bir polis yok. Aracın ön tarafında duran kişiye de taksinin içinden ateş açılıyor. Şoförün bulunduğu yerin sol alt köşesinden camı dışarı doğru patlatarak çıkan mermi ikinci polise isabet ediyor. Şoför kapısının yanındaki polis ise meslektaşlarının vurulmasıyla birlikte aracın arkasına doğru kaçmaya başlıyor. Saldırganlar da Tahir Elçi ve gazeteciler ile basın açıklamasını takip eden polislerin olduğu Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokağa doğru ellerinde tabanca ile girip koşarak kaçmaya başlıyorlar.
Saldırganların kaçış anına ilişkin görüntülere baktığımızda, silah seslerinin duyulmasıyla birlikte Tahir Elçi ve beraberindeki kişiler ile gazeteci ve polislerin şaşkınlığı belli oluyor. Görüntülerde saldırganın bulunduğu yer ile Tahir Elçi’nin daha sonra cansız bedenini gördüğümüz yerin arası birkaç adım. Polislere yönelik ilk saldırıda duyulan silah seslerinin kaçış sırasında da devam ettiği sokak içindeki video kayıtlarında duyuluyordu. Polis kaçan saldırganın elindeki silahı fark etmemiş olabilir. Duyduğumuz silah sesleri kaçanların arkasından ateş eden başka polisler olduğunu düşündürtebilir.
Yedinci saniyeye kadar devam eden görüntülerde aracın önünde bulunan iki polisin de diğer meslektaşları gibi kaçan saldırgana ateş ettiği görülüyor. En az üç polis kaçan saldırganı hedef almış durumda. Herhangi bir yara almaması ya da yaralandıysa bile kaçabilmesi ilginç tabi. Otopsi raporuna göre ölüme yol açan kurşun Tahir Elçi’nin ensesinden girerek sol gözünden çıkmış. Tahir Elçi’nin bedeninin düşüş pozisyonundan olayın başladığı Balıkçılarbaşı Caddesi’ne sırtının dönük olduğu ortada. Dolayısıyla hendeklerin bulunduğu yerden değil, tam tersi istikametten isabet eden bir kurşundan söz etmek mümkün.”
Görüntülere yansıyan karedeki saldırgan, elindeki silahı namlusundan tutarak polislere doğru koşuyor. Yani onun ateş etmediği olası.
Ama akıllarda soru işareti yaratan bir diğer konu var. Basın açıklamasını takip eden polisler, saldırganlara yaklaşık 30 mermi sıkıyor. Bu mermiler saldırgana isabet etmiyor olabilir, peki o zaman nereye gitti bu mermiler. En azından sokaktaki duvara veya kapalı kepenklere isabet etmez mi?
Bazı kişiler polisin elindeki silahların kurusıkı olduğunu ve başından beri olayın bir düzmece ve Tahir Elçiye yönelik olduğunu iddia ediyor. O zaman olayın bir an önce aydınlatılmasında yarar var.
En azından kafalardaki soru işaretlerinin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor.