Zaman zaman gazeteci arkadaşlarla biraraya geldiğimizde kentin sorunlarıyla, gelişmesiyle ve birçok eksiğiyle ilgili yoğunca kafa yorduğumuz oluyor.
Tabi kafa yorarken oluşan sorunların çözümü noktasında projeler falan üretmiyoruz.
Sadece fikir üretmekle yetiniyoruz.
Çünkü ilin sorunlarını çözmek için birinci yetkili ilin valisidir.
Yaptığımız analizlerde bugüne kadar Batman’da görev yapan valileri de masaya yatırıyor, tartışıyoruz.
Önceki gün kente yeni atanan Vali Ahmet Deniz, iftar sonrası konutundan çıktı halkın arasına karıştı. Daha göreve başlamasının üzerinden bir-iki gün geçmişken bu hareketi takdir topladı.
Esnafları dolaştı, hal hatır sordu. Kahvede oturdu gençlerle ve vatandaşlarla sohbet etti.
Sonra maç izledi falan...
Belli ki Vali Deniz, öncelikle halkın nabzını tutuyor ve sorunlarını şimdiden öğrenmeye çalışıyor. Koca bir kenti yönetecek, ancak öncelikle kentin ne istediğini öğrenmesi işini kolaylaştıracaktır.
Bunu geçmişte en iyi yapan kişi şu an İçişleri Bakanı olan Efkan Ala’dır.
Şimdiki icraatlarını işin dışında tutarsak, valilik yaptığı dönemde halkta derin izler bırakan bir kişi.
Birkaç gün önce geldiği Batman’da kendisine methiyeler dizildi.
Demin dediğim gibi şu an Bakanlık koltuğunda ve bazı icraatları bazı kişiler tarafından eleştiriliyor olabilir. Ama Vali Efkan Ala, halkın arasına karışır, ne istediklerini öğrenmeye çalışırdı.
Mesela onun döneminde yapılan tüm gösteri ve yürüyüşlere neredeyse hiç müdahale edilmedi.
“Bırakın halk deşarj olsun. Bir iki slogan atar dağılır” derdi.
İyi vali izlenimi bırakarak gitti buradan.
Valiler, siyasi idarenin inisiyatifiyle atanan ve hükümet politikalarının sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve hükümet halk diyalogunun tam anlamıyla kurulabilmesi için bir nevi aracı olan kişilerdir.
İyi bir yönetim sanatı için onlarca risale tavsiye yazılmıştır, bu yazılanlar bir idareciyi yapacağı görevi süresince fazlasıyla doyuracaktır.
Peki iyi bir vali nasıl olmalıdır?
Hayat örnekleri kendinden menkul bir çarktır.
Bu çarkın iyi bir dişlisi olmak, dişlerin uyumu açısından son derece önemlidir.
Bu önem onun en baş düsturudur.
İşte iyi bir vali bu düsturu yakalayabilmeli,
halkı iyi okumalı,
halkı yönetimine katabilmeli,
halkla beraber yaşamalı,
yemeli içmeli,
onlara çok büyük nutuklar vereceğine onların sorunlarını dinlemeli,
halkla iktidar arasında gerçek bir köprü vazifesi görmeli,
aksaklıkları tespit edip aksaklıkların çözümü için canla başla çalışmalı,
kin gütmemeli,
insanların kimliklerine, dillerine, dinlerine saygı göstermeli,
yönettiği halkın kimliğini bilmeli,
hassasiyetlerinin farkında olmalı,
gerekirse bu kimliklerin yaşatılması için el uzatmalı, kafa yormalıdır.
Şehrinin en ücra sokağında yaşayan fakiri garibanı tanımalı, sofrasında oturmalı, onu sofrasına davet etmeli,
halkla arasında perdeyi yırtmayı bilmelidir.
Yırtılmış perdeler anlaşılmış insanlara işaret eder. Anlaşılmış insanlar da çözümler noktasında en önemli kaynaktır. Şimdi söylediklerimizin tam tersinin düşünelim tek tek sıralamaya gerek var mı bilmiyorum, ama bunu tam tersi ise gerçekten çözümsüzlük, kaos, düşmanlık ve daha nice arazlar getirir.
Atanan niçin atandığının farkında olup iyi işler yapmak için çaba sarf etmeli. Unutulmak kolaydır, kendini unutturmak daha kolay. Ondan daha kolayı ise bir insanlık tarihi boyunca iyiliklerle ve güzelliklerle hatırlanmak...
Şimdi görüyorum Vali Ahmet Deniz gelir gelmez çıtayı yükseltti bile.
Zaten bunun özlemidir sanırım, dün atılan gazete manşetleri.
Halkın arasına inen Vali özlemi taşınmıştı neredeyse tüm manşetlere.
Çay ocağına inerek halkın arasına karışmak, cadde üzerindeki tezgahtan halka tatlı alarak yemek, sokaktan geçen simitçinin hal hatırını sormak, insanlarla sorunlarını hasbihal etmek bir vali için halkın gözünde en yüksek puandır.
Vatandaş böylelikle Vali’nin samimiyetine, sıcaklığına inanır.
Bunlar çok önemli.
Ama bundan daha önemlisi ise bunu devam ettirmeli. Bu sebepten Vali Deniz çıtayı en yükseğe koyarak bir bakıma zoru seçti. Umarım zoru seviyor ve başaracaktır.
Herkesin Vali Ahmet Deniz’den beklentisi bu…