1990’lı yılların hafızalardan silinmeyen izlerinden biri de kayıplardı.
Kimisi ‘İfaden var’ denilerek gittiği karakoldan bir daha dönmedi, kimisi yoldu yürürken birileri tarafından alıkonuldu, kimisi ‘Beyaz Toras’larla alındı evinden.
Ama hepsinin ortak bir yanı var; bir daha haber alınamadılar.
Geçtiğimiz günlerde Batman’da oturan Hazal Saçan’ın haberini paylaşmıştım sizinle.
Hazal saçan henüz 20 yaşındayken eşini kaybetmiş.
Kasaplık yapan eşi akşam eve gitmek için işyerini kapatıyor ve bir daha haber alınamıyor kendisinden.
Eşinin büyütülmüş fotoğraflarıyla avunuyor Hazal Saçan.
Aradan on yıllar geçti ama fotoğraflar yaşlanmaz.
Fotoğraftakini her gün görmek istersin ama göremezsin.
Beklenenler ve fotoğraflar aradan geçen zamanlara rağmen zaman aşımına uğramaz. Henüz 20 yaşındayken eşini kaybeden Hazal’ın hikayesini dinlerken kayıp yakınlarının hak mücadelesinin hiç bitmeyeceğini anlamak mümkün.
İçinde kor gibi bir ateş varken bu mücadele nasıl bitebilir ki?
Bazen insanları zaman değil, beklemek yorar. Bazen bir kemik olarak beklersin, bazen bir koku olarak. Bazen o kadar beklersin ki üç amcan askere gidip gelir ama baban asla gelmez. İnandırıldığın yalanlar sen büyüyünce can yakan bir gerçeğe dönüşür.
Bazen bir fotoğrafa öyle bir bakarsın ki yirmi üç yıl akıp gider gözlerinin önünden. Bazen fotoğraflar genç kalır, sen yaşlanırsın.
1993 yılında henüz oğlu 1 yaşındayken eşi kaybedilen Hazal Saçan’ın hikayesi bu. 8 yaşına kadar oğlunu ‘baban askerde’ diyerek teselli eden bir anne. Oğlunu bir yalanla büyütürken eşinin tozlu raflar arasında bir dosya olarak bulunduğunu bilmek kadar acı bir cümle çıkıyor Hazal Ana’nın ağzından; “8 yaşına kadar baban askerde diye kandırdığım oğlum büyüdü, hesap sormak için babasının faillerini istiyor.”
Oğlunun büyüdüğünü göremeyen bir baba…
Evliliğinin 5. Yılında eşini kaybeden Hazal Saçan, 4 sene boyunca çocuk hasreti çektikten sonra bir oğlunun doğduğunu söyleyerek, hasretini çektikleri oğlunun büyüdüğünü göremeyen bir babadan söz ediyor.
Hazal Saçan, eşi Resul Saçan’dan söz ederken gözlerinden hasreti, sevgisi ve acısı okunuyor. Bir kasap dükkanı olan eşi Resul’un hem çok sevilen hem de çok seven bir insan olduğunu anlatıyor.
Eşinin kasap dükkanının Mehtap Sineması’nın yanında olduğunu söyleyen Hazal Saçan, “Kaybolmadan önce 3 gün boyunca çok üzgündü, morali bozuktu. ‘Resul neyin var niye böylesin’ diye sorduğumda ‘borcum var o yüzden’ diyordu. Ama o zaman bizim hayvanlarımız vardı, dükkanı vardı. Bunları satıp borca verebilirsin diyordum. Baskı ve tehditleri anlatmazdı bize. Kaybolduğunda sene 93’tü. Her akşam saat 17.00’da eve gelirdi, o akşam saat 19.00’a kadar gelmedi. Kardeşimin dükkanı da onun dükkanının yanındaydı. Kardeşime ‘eve gidelim, bu saatte dışarı tehlikeli’ demiş. O da ‘sen git ben senin hemen ardından gelirim’ demiş.
En son bir kadın komşumuz onu görmüştü. Büyük bir motorsiklet üstünde de iki kişi vardı. Konuşuyorlardı. O günden sonra 23 yıl oldu Resul’den bir haber alamadık. Kaybolduğu gece hastanelere, Valiliğe, karakollara sorduk. Biri, bir Resul’u bu akşam aldılar, işkenceye götürdüler diye söyledi. Annem ile kaynanam yemek götüreceklerdi ona, ‘bu sizin Resul’le alakası yok gidin başka yerde arayın’ demişler.”
Burada 90’lı yıllarda polis veya JİTEM tarafından gözaltına alındıktan sonraki o bildik süreç başlıyor. Gözaltına alınmış ama gittiğin her devlet kurumundan “Burada değil” cevabı alıyorsun.
Sonrası malum; bugün birçok şehirde her hafta yüzlerce insan ellerinde yakınlarının fotoğraflarını taşıyarak eylem yapıyor. O resimlerdeki birçok kişi; “Burada yok” denilen o kişiler.
Hazal Saçan, sonrasında yaşadıklarını anlatıyor. Dinlerken insanın içi cız ediyor.
Eşini kaybettikten sonra 1 yaşındaki oğluyla yalnız kaldıklarını ve oğlunu büyütmek için şehir dışında mevsimlik işçi olarak çalışarak, pamuk toplayarak oğlunu büyüttüğünü ve evlendirdiğini söyleyen acılı anne, sonrasını şöyle anlatıyor; “Bir erkek torunum oldu. Torunuma Resul ismini verdim ama hiç birimiz ona Resul diyemiyoruz.
İnsanlar ölür bir süre sonra alışırsın, mezarına gidersin, ama bizim kaybedilenler gittikleri günden bu yana acıları kat kat artıyor. Ölü olduğunu biliyorsun ama hep bir umutla gözümüz kapıda geleceği günü bekliyoruz. Kendi gelsin, öldüyse de kemikleri gelsin. Sebep olanları asla affetmeyeceğiz. Ne biz affedeceğiz ne de Allah affedecek. Yıllarca annelerin, eşlerin, çocukların gözü yaşlı. Çektirdikleri acılar karşılığını bulacak muhakkak. Allah affetse biz affetmeyeceğiz…”
8 yaşına kadar oğluna ‘Baban askerde’ diyerek kandırmış Hazal Ana. Ama 3 amcası askere gidip dönen oğlu anlamış sonunda yalan olduğunu ve babasının artık kayıp bir insan olduğunu...