Bundan tam 23 yıl önce yani 21 Mart 1992 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde yapılan Newroz kutlamaları sırasında yaşana olaylarda resmi rakamlara göre 57, gayri resmi olarak ise 100’den fazla insan katledildi.
Bakın o gün neler yaşanmıştı…
Haftalar boyunca ilçede estirilen terör, baskı ve şiddet işe yaramadı ve Cizre halkı yasaklanmasına rağmen Newroz bayramını kutlamak için hazırlıklarını yaptı.
Newroz sabahı kutlamalar erken saatlerde başladı.
Nur, Cudi ve Yafes mahallelerinden müzik ve halaylar eşliğinde toplanan insanlar, Newroz alanı olan Cizre mezarlığına gitmek üzere yürüyüşe geçtiler. Nusaybin caddesine gelindiğinde askerler ve polisler kitlenin daha fazla ilerlemesine izin vermek istemediler. Halkın direnmesi ve Newroz kutlama kararlılığı üzerine bir panzerden halkın üzerine ateş açıldı. İlk açılan ateşte onlarca kişi öldü ve yüzlerce kişi yaralandı.
Yaralananlar hastanelere bile gidemiyordu, çünkü kontrgerilla yaralıları derhal gözaltına alıyor ve işkenceden geçiriyordu. Gözaltına alınan insanların cesetleri, intihar etti denilerek ailelerine teslim ediliyordu. Sokaklarda ağır silahlı gezen kontrgerilla canlarının istediği gibi insan öldürüyordu.
22 Mart'ta Cizre'de fiilen sokağa çıkma yasağı uygulanıyordu, ancak devlet güçleri ve kontrgerilla insan öldürmeye devam ediyordu. Kadıoğlu Oteli'nde kalan bir grup gazeteci, durumun nasıl olduğunu anlamak için ellerinde fotoğraf makineleri ve beyaz bayraklarıyla sokağa çıkmaya çalıştılar. Sokağa adım atar atmaz kontrgerilla tarafından ağır silahlarla üzerlerine ateş açıldı.
Sabah gazetesinde çalışan İzzet Kezer isimli gazeteci açılan ateşte öldü. Mermi çekirdeği bulunamadığı gerekçesiyle açılan dava faili meçhul olarak rafa kaldırıldı.
23 Mart'tın akşamına doğru bilanço korkunçtu. O dönem orada görev yapan JİTEM’in ölüm saçan üyesi Levent Ersöz'ün timleri halka ölüm saçmıştı.
100'den fazla kişi ölmüş, yüzlerce insan yaralanmış, gözaltına alınmış, işkenceden geçirilmişti.
Cizre ve Şırnak'ta yaşananların yankı bulması üzerine Almanya, 'sivil Kürt halkına ateş açıldığı' gerekçesiyle Türkiye'ye silah sevkiyatını durdurdu. Halkın Emek Partisi'ne mensup dönemin 14 Kürt parlamenteri, Birleşmiş Milletler'e konuyla ilgili Türkiye'yi şikayet edince, BM olayların incelenmesi için bir komisyon oluşturdu. Bu komisyonun 15 Nisan 1992′de yayımladığı rapora göre güvenlik güçleri sivil halkın bulunduğu alanları 20 saat boyunca taramışlardı.
Şimdi aradan 23 yıl geçti ve ne yazık ki Cizre’den hala ölüm haberleri geliyor.
Ölenler arasında 7, 10 ve 13 yaşlarında çocuklar, 57 yaşında 7 çocuk annesi bir kadın ve daha 35 günlük bir bebek var.
10 gün boyunca sokağa çıkma yasağının uygulandığı Cizre’de yaşamını yitiren 19 kişi için tören düzenlendi.
Törenin yapıldığı alan 1992 yılında katliama şahitlik eden Newroz alanı.
Yan yana dizilen cenazelerin arasında bulunan henüz 35 günlük iken hastaneye götürülemediği için yaşamını yitiren Muhammed bebek için 70 cm'lik özel bir tabut yapıldı.
Muhammed Bebek, ailenin 5 kız çocuğundan sonra özlemle bekledikleri erkek bebek olarak doğdu.
Olayların yaşandığı ve sokağa çıkma yasağı olduğu dönemde hastalandı Muhammed bebek. Hastaneye götürülmesine izin verilmedi, ambulansın da gelmesine de. Ta ki son nefesini verene kadar.
Cenazeler alanda sıralandı, yanlarında yakınları ve son bakışları.
İçlerinde örgüt üyeleri ve YDG-H üyeleri de vardı.
Ama aralarında Başbakan’ın “Cizre'de tek bir sivil kayıp yok” dediği siviller vardı ne yazık ki.
Bir başbakan’ın olaylara bu kadar uzak, yada bu kadar yanlış bilgilendirildiği görülmemiştir. Kendi ülkesinde bile ne olup bittiğini bilmeyen bir Başbakan.
Şimdi herkesin sorduğu bir soru var.
Dört çocuk annesi Maşallah Edin (40) sivil değil mi?
10 yaşındaki Cemile Çağırga sivil değil mi?
Yedi çocuk annesi Meryem Süne sivil değil mi?
60 yaşındaki Eşref Erdin sivil değil mi?
Hastaneye kaldırılmadığı için ölen 35 günlük bebek sivil değil mi?
Biri çıksın cevap versin.
Cevap veremeyenler ebediyen sussun.
23 yıl sonra Cizre’ye bakıyorsunuz, yine sivillerin ölüm, kan ve gözyaşı var.