Ülke şu sıralar siyaseten çalkantılı bir dönemden geçiyor.
Başbakan Davutoğlu’nun görevden alınması, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, MHP’deki kurultay belirsizliği vs. vs.
Tüm bunları es geçiyorum, neredeyse bir yıla yaklaşan çatışmalar ve hergün gelen ölüm haberleri…
Bir yandan bu duruma isyan eden akademisyenlerin tutuklanması…
Ve son olarak gazetecilerin tutuklanması…
Özgür Gündem Gazetesi için başlatılan ‘Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği’ kampanyasına katılan ve gazetenin bir günlük yayın yönetmenliğini üstlenen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkan Şebnem Korur Fincancı, gazeteci yazar Ahmet Aziz Nesin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu geçtiğimiz hafta tutuklandı.
Tutuklanmaların ardından özellikle dünyada yankı uyandıracak isimlerin seçildiği yorumları yapıldı.
Ayşe Yıldırım da, Cumhuriyet’teki köşesinde bunu gündeme getirmiş; “Herkes üç ismin de özellikle seçildiği konusunda hemfikir. Üçü de uluslararası alanda ses getirecek isimler. Anlaşılan AKP iktidarı, dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan kaosu daha da derinleştirecek yorumları yapılıyor. Şebnem Hoca’nın ardından Erol Önderoğlu ifadesini veriyor. En son Ahmet Nesin hâkim karşısına çıkıyor.
Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin, savcıdaki sorgularını anlatıyorlar. İmza attığı binlerce haberde terör örgütü propagandası yapmayı başaramayan “acemi bir şüpheli” olduğunu söylüyor Erol Önderoğlu. “Ben gerekeni söyledim, artık karar onlara kalmış” diyor. Sulh ceza hâkimliklerinin asli görevi aklımızın bir kenarında duruyor zaten. Nitekim ifadelerin ardından yaklaşık yarım saat geçiyor ve üçü de kararın açıklanması için içeriye çağrılıyorlar. Sadece üç avukatın girişine izin verilen kilitli kapılar ardında hakimliğin verdiği “tutuklama” kararını duyuyoruz. Savcının “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasını hâkim kabul ediyor. Ve ‘katalog’ suçlarda yer almamasına ve delilleri karartma riski olmamasına rağmen (nöbetçi yayın yönetmenliği yaptıkları Özgür Gündem gazetesinin nüshaları dosyada zaten) tıpkı barış bildirisine imza atan akademisyenlerde olduğu gibi üç ismi de tutukluyor.”
Düşünsenize, İnsan Hakları Vakfının başkanını tutukladılar, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisini tutukladılar.
Dünyanın her yerinden tepkiler geliyor.
Üstelik şimdi aynı iddia ile haklarında soruşturma başlatılan gazeteciler Faruk Balıkçı, Nadire Mater, Yıldırım Türker, Tuğrul Eryılmaz ve yönetmen Veysi Altay da ifade için adliyeye çağrıldı.
Bu durum ülkeyi zora sokacak ya, hemen şu açıklama gelebilir; “Bu paralel’in işi.”
Herşey 3 yıl önce 17-25 Aralık operasyonlarıyla başladı aslında.
13 yıldır ülkeyi kendileri yönetmesine rağmen memlekette yaşanan tek bir olumsuzluktan bile kendilerini sorumlu tutmayan iktidar partisi, tarihin en büyük yolsuzluk davasında da ‘Paralel’ deyip işin içinden çıkmaya çalışıyor.
Ne zaman topluma açıklayamadıkları, altından kalkamadıkları bir olay olsa hemen ‘Paralel’ deyip işin içinden çıkıyorlar. Son dönemlerde bu türden birçok açıklama yapılması dikkat çekiyor.
Cizre'de ölü olarak ele geçirilen örgüt üyesinin cesedinin polis aracına bağlanıp sürüklendiği görüntüleri sanırım bilmeyen yoktur.
Görüntüler büyük tepki çekince montaj olduğu söylendi, ancak tutmadı.
Ardından rutin uygulama dendi, yine olmadı. Tepkiler artarak devam etti.
Son çare kalmıştı, onu yaptılar; ‘Paralel yaptı’ deyip olayı kapattılar.
Geçenlerde Hürriyet Gazetesinde yayınlanan bir haber vardı.
Tam bir skandal.
Trafik Polisi Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın aracına yol vermediği için bir taksiciye ceza kesmiş.
Makbuzda ceza gerekçesi olarak ‘Sayın Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri’ni tehlikeye düşürmek’ ifadeleri yazılmış.
Tam bir skandal. Skandalın resmi hali üstelik.
Belgede açıkça yazılmış ve ne söylesen, ne açıklama yapsan boş.
İşte burada da imdada paralel yetişiyor.
Genel Sekreter olayın ‘Paralel’in işi’ olduğunu söyleyip geçiyor.
Peki, millet bunu yiyor mu?
Daha düne kadar kolkola hizmet veren bu yapı şimdi onlar için ‘Tukaka’ oldu.
Hatta bunun da ötesine geçti.
Paralel olarak tabir ettikleri ‘Gülen Hareketi’ şimdi FETÖ Terör örgütü- Paralel Devlet Yapılanması (PDY) oluverdi.
Üstelik bu hareketin lideri konumundaki Fethullah Gülen, Emniyet Genel Müdürlüğünün 4 Milyon TL ödül ile aranan örgüt üyeleri arasında yer almış.
Yok yere ve sıradan gerekçelerle gazeteciler tutuklanıyor. Bu durum Türkiye’yi zorda bırakacak gibi. Ama sanırım yine imdada Paralel yetişecektir.