Kürt sorununun çözümünde bugüne kadar hep silahlı yöntemler denendi.
Sonuç; şu an gelinen noktadayız…
Kürt sorunundan bahsediyoruz, ancak sadece bu değil, hiçbir sorun silahla çözülmez.
Silah denenerek uygulanan yöntemle ancak sorun bastırılabilir.
Buna yapanlar ise uzun süreli iktidar düşünen hükümetlerin değil, geçici hükümetlerin yapacağı birşey. Mantık; ben şimdilik bastırayım da yarın ne olur beni ilgilendirmezdir.
Bugün silahla bastırdığın şey yarın bir başka sebepten ötürü yeniden ortaya çıkacaktır.
Bu insan vücudundaki bir hastalık gibidir.
Ağrı kesici ilaçlarla o an ağrıyı bastırırsın, bir süre sonra daha keskin bir acıyla yeniden ortaya çıkar.
Sonra… elini kesersin, kolunu kesersin, bacağını kesersin…
Kürt sorunu yüzyıllara varan bir sorun aslında.
Osmanlılar döneminden şu ana kadar sürekli gündemde kalmıştır.
Zaman zaman anlaşmalar yapılmış olsa da sonradan bozulmuştur.
Şimdilerde birçok kesimin karşı çıktığı Kürdistan, aslında hem Osmanlı hem de Türk arşivlerinde hala yer alıyor.
Son olarak 1921 yılında bir anlaşmadan bahsediliyor.
1921 Haziran ayında Kürt liderler ile Ankara hükümeti arasında küçük çaplı çatışmalar sonunda karşılıklı delegelerin anlaştığından ve imzalanan bir protokolden söz ediliyor. (bu belge Robert Olson’un Kürt Milliyetçiliği ve Şeyh Said adlı kitabında ilk olarak yer aldı. İngiltere belgelerinden alınmıştır) Mardin’deki aşiret liderlerinden Pirizade Bekir, Derwîn’den Musa Beg ve Millî Aşiret Reisi Mirliva İbrahim Paşa, Kürt tarafının önde gelenleri olarak bu belgede ismi geçenler. Mustafa Kemal liderliğindeki hükümet tarafından otonom bir Kürt devletinin resmen tanınmasından bahseden bu tutanağın Haziran’ın son günlerinde karşılıklı olarak imzalandığı belirtilmektedir. Fransız arşivlerindeki belgeye göre antlaşma şu noktalardan oluşuyordu;
1-Ankara hükümeti tarafından Kürtlerin yaşadığı bölgede otonom bir Kürt devleti tanınacaktır.
2-Sınırlar Kürtler tarafından çizilecektir.
3-Türk jandarmaları ve Türk devlet görevlileri Kürdistan’ın sınırları dışına çağrılacaktır.
4-Otonom Kürdistan örgütlenme işlerinden Türkiye elini çekecektir.
5-Ankara hükümeti tarafından toplanan tüm askeri vergilerin ve askeri bağışıklıklar Kürtlere tahsis edilecektir
6-Türkiye toprakları içinde kalan Kürtler dış mihraklara karşı korunacak ve orduda bulunan Kürtler özgür bırakılacaktır.
Bu ve buna benzer anlaşmalar var. Ancak bu anlaşmalar uzun süreli olmadı ve nedense hep silahlı yöntemlere başvuruldu.
3 Ocak 2013 tarihi Kürt sorununun çözümünde önemli bir mihenk taşı oldu.
Bu tarihte ilk İmralı heyeti Öcalan ile İmralı adasında görüştü.
Ardından başlayan ‘Çözüm Süreci’ herkes için bir umut oldu.
Ancak bu umut ta ancak 2,5 yıl sürdü.
Şimdilerde 1990’lı yılların ağzı ile konuşan siyasi iktidar, tek çözümün silah ve şiddetle olabileceğini varsayıyor.
Zaten şu ana kadar denenen tüm yollar silahlı yöntemlerdi. Bu yöntemin başarılı olmadığı ortada. Denenmeyen tek yol müzakerelerdi ancak o da yarım kaldı.
Şimdi gelinen nokta 1990’lı yılların şiddetli çatışmalarından farksız.
Hergün çatışma, hergün ölüm haberleri.
Ancak bu kez bir farklılık var.
Çatışma ve ölüm haberleri ne yazık ki artık sadece bölgeden gelmiyor. Artık batı illeri de bu savaşın acısını hissediyor. Son 5 ayda Ankara ve İstanbul’da patlayan bombalar bunun kanıtı değil mi?
Şimdi artık bu huzursuzluk Türkiye’nin her tarafına yayılmış durumda. Ne Ankara’daki, ne İzmir, İstanbul’daki vatandaş huzurlu değil.
Her an ölümle burun buruna gelme ihtimali insanı ne kadar huzursuz eder varın siz düşünün.
Kürt siyasetçilerin mecliste olmaları bu sorunun çözümü noktasında bir şans. Ancak mevcut iktidar adeta darağacına HDP’lileri çıkarmak için büyük bir çaba içinde.
Daha önceden denenmemiş bir yöntem değil.
DEP Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, cezaevine atıldılar. Sorun çözüldü mü? Hayır…
Bu gelenekten gelen birçok siyasi parti kapatıldı, yine çözüm olmadı.
Şimdi bakıyorsunuz yapılmak istenen her etkinliğe anında yasak geliyor.
HDP Eşgenel Başkanlarının mitinglerine ayrı ayrı yasak geldi. 8 Mart etkinliği yasaklandı. Şimdi ise Newroz kutlamalarına yasak geldi. Bu yöntemlerin hepsi daha önceden denendi ve çözüm olmadı. Şimdi ısrar etmenin faydası olmadığı gibi, sorunu daha da derinleştiriyor.