Bu ülkeyi yönetenler aklıselim davranabilse ve koltuk sevdasından vazgeçebilse, belkide bu yazının başlığı ‘Umutlara veda’ değil de, ‘Silahlara veda’ olabilirdi.
Ancak bugün gelinen noktada ne yazık ki savaş çığırtanlığı yapılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerden önce sürecin biteceğinin sinyallerini vermişti aslında.
Dolmabahçe’de yapılan ortak açıklamayı tanımadığını belirtmiş ve ‘Kürt sorunu yoktur’ diyerek karşı olduğunu açıklamıştı.
Dolmabahçe mutabakatı, 28 Şubat 2015'te Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP'nin İmralı heyeti arasında yapılan görüşme sonrasında açıklanan ortak metindi.
Silahların devreden çıkması için atılmış önemli adımlardan biriydi.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mutabakattan haberinin olmadığını ve böyle bir masayı tanımadığını belirtti.
Bir süre sonra Can Dündar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe’de olanlardan saniye saniye haberinin olduğunu belirtmiş ve görüşmenin öncesindeki tüm evreleriyle köşesine taşımıştı.
Ne Cumhurbaşkanlığından, ne de orada olanlardan böyle bir yalanlama gelmedi.
O gün hükümete yakın yandaş medya da sürece uygun başlıklar kullanmıştı.
‘Silahlara veda çağrısı, ‘Barış’a dev adım’, ‘Tarihi çağrı’, ‘Şimdi barış zamanı’, ‘Barış baharı’ gibi başlıklar kullanılmıştı.
Ancak ne yazık ki şu an gelinen noktada yandaş medya da ağız değiştirdi.
O gün Barış’ı ağızlarından düşürmeyen yandaş medya, bugün savaş çığırtkanlığı yapıyor.
O gün ‘Barış’ kokan başlıkları atan bu medyanın bugün uygun gördüğü manşetler, ‘Çözüm süreci bunlarla olmaz’ diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini öne çıkardılar.
Peki, ne oldu, ne değişti? Diye soran olacaktır.
‘Ne olmadı?’demek daha doğru olur sanırım.
Mesela, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Başkan’ olma hayali gerçekleşmedi.
7 Haziran seçimlerinin ardından ‘başkanlık’ hayali bir başka bahara kalan Cumhurbaşkanı, süreci bitiren açıklamayı da yaptı.
Aslında bir nevi intikam alıyor.
Bunu da ‘Çözüm süreci’ni bitirerek yapıyor.
Havuz medyası da buna çanak tutuyor.
Zaten yandaş medya hükümetin veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haberi olmadan spor haberine bile başlık atamazlar.
Her şey Cumhurbaşkanına endeksli gibi.
Ağzından çıkan her kelime bir gün sonra manşet oluyor.
Söz konusu gazete ve televizyonların düştüğü bu vahim durumu, 28 Şubat'ta kamuoyuna açıklanan Dolmabahçe mutabakatı konusundaki yayınlarıyla bugünkü yayınlarını karşılaştırarak görmek mümkün.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, çözüm sürecini bitiren açıklamalarının ardından hükümet çevreleri de papağan gibi aynı şeyleri tekrarlamaya başladı. O konuşmadan kimse fikir beyan edemiyor anlaşılan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Böyle bir mutabakat yok’ dedi. Ardından, o mutabakat okunurken hükümet adına masada yer alan ve bu güne kadar bu mutabakat ile ilgili tek bir söz etmeyen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da Cumhurbaşkanıyla aynı dili kullanmaya başladı.
Akdoğan, sürecin Tayyip Erdoğan'ın başkanlığına feda edildiğini resmen itiraf etti. Gerilimin arkasında, HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, “Seni başkan yaptırtmayacağız” çıkışının olduğunu belirten Akdoğan, “Erdoğan'ı başkan seçtirmeyeceğiz aslında bir tahrikti. Asıl gerilimi başlatan hamle buydu. Peki, süreç ne olacak, bunu düşünmediler. Bile bile süreci kurban ederek girdiler” dedi.
Seçimden önceki, “AK Parti varsa çözüm süreci var” sözünü hatırlatan Akdoğan, şöyle devam etti; “Ama sen AK Parti'yi devirme projesinde kendini kullandıracaksın, sonra kim yapacak, gel yap. AK Parti'yi de devireceksin, sonra diyeceksin ki AK Parti gel yap. Böyle bir kandırmaca olabilir mi? HDP tabanı, Kürtler, bunlara sebep olan yöneticiler hakkında çok ciddi hesap sormaları lazım. ‘Siz nasıl bir oyuna alet oldunuz, bütün bu yaşadığımız sıkıntılar yaşanıyor, orada örgüt her şeyi kaybetme noktasına geldi, bu noktaya nasıl gelindi' diye bu kişilerden hesap sorulması lazım.”
Bu sözlerden, ‘Çözüm süreci’nin ‘Başkanlık’ sistemine feda edildiği çıkıyor ortaya.
Yalçın Akdoğan'a, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Dolmabahçe görüşmesinin her ayrıntısından haberdar olduğu iddiası da soruldu. Ancak bu iddiaya tek bir cümlelik yanıt vermeden, “Dolmabahçe'de okunan ortak metin falan değildi. Onlar Öcalan'ın çağrısını okudular, ben de hükümetin duruşunu ifade ettim. Buna bir mutabakat değil, süreçte bir irade beyanı veya yol yürüme iradesi denebilir. Ortada muhtevası kabul edilmiş maddeler yoktu” diye konuştu.
Bugüne kadar susanlar, Cumhurbaşkanı konuşunca aynı şeyleri tekrar etmeye başladı.
Süreç başkanlık sistemine endeksliydi demek ki.
Başkanlık gelmeyince süreç bitti.