Lütfen bekleyin.. Lütfen bekleyin..
Gazeteci bazen yazdıklarıyla katliamları önleyebilir. Bazen de birilerinin ölümüne neden olabilir.
AGOS Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i katleden Ogün Samast, yargılandığı davanın bir duruşmasına gönderdiği mektupta şunları yazmış; “Ben suçlu değilim, suçlu Hrant Dink’i vatan haini olarak gösteren manşetlerdir. Ben gözümdeki çöpü çıkardım şimdi bu manşetleri atanlar düşünsün. Beni bu sürece getirenler şimdi nerede? Ben Agos’u bile bilmezdim. Bugün olsa Hrant Dink’le oturur konuşurdum.”
Belki de Hrant’ı ölüme götüren o manşetlerdi.
Peki o manşetleri atanlar ile ilgili ne işlem yapıldı acaba?
Sanırım hiçbirşey…
Gelelim Taraf Yazarı Mehmet Baransu’nun yargılandığı davaya.
Yazıma bu başlığı atmama da bu dava sebep oldu.
Taraf yazarı Mehmet Baransu’nun, 2011’de kaleme aldığı Uludere katliamına ilişkin yazılarından dolayı tutuklanması talep edildi. Çoğu çocuk yaşta 34 yurttaşın TSK’ya ait savaş uçakları tarafından bombalanarak katledilmesine ilişkin hiçbir fail ortaya çıkarılmamışken Baransu’ya konuya ilişkin yazılarından dolayı tutuklanma istenmesi çok ilginç.
İstanbul Anadolu Adliyesi’ne giden Baransu, hem mahkemede hem de savcılıkta ifade verdi. Yaklaşık bir saat ifade veren Baransu tutuklanması talebiyle 3. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi.
2011 yılında yaşanan Uludere olayıyla ilgili yazdığı sekiz yazıyı “tutuklamaya gerekçe” gösteren savcılık, Baransu’ya “MİT kanununa muhalefet, Devletin kurumlarını aşağılama, devletin gizli belgelerini ele geçirme” suçlamalarını yöneltti. Basın Kanunu’ndaki, ‘haberden sonra dava açma süresinin dört ay’ olmasını düzenleyen hükümlere aykırı olarak, yazılardan tam dört yıl sonra başlatılan soruşturmada ise Baransu iki sayfa ifade verdi.
Baransu, kendisi adına açılmış sahte hesaptan atılan tweetleri kabul etmediğini söyleyerek savunmaya başladı. Taraf Gazetesi’ndeki sekiz köşe yazısını kabul eden Baransu, şunları belirtti; “Ben gazeteci kimliğimle bu yazıları yazdım. Devletin sırrını ifşa etme gibi bir amacım yoktur. Ben sadece 34 vatandaşımızın katliamını yazdım. Hiçbir kurumu da aşağılamış değilim. Olaydan sonra ben Genelkurmay ile 2. Ordu Komutanlığı ile görüştükten sonra bu yazıları kaleme aldım. Bana isnat edilen suçlamalar zaten Meclis Araştırma komisyonunda vardır. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum” dedi. Baransu ifadesinin ardından 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Hâkimlik ise Baransu’nun yurtdışına çıkış yasağı konarak serbest bırakılmasına karar verdi.
Öte yandan, çok sayıda kişi adliye önüne gelerek Baransu’ya destek oldu. Açıklama yapan Baransu’nun avukatı Sercan Sakallı, “Yazıların 2011 yılında yazılmasına rağmen MİT dört yıl sonra suç duyurusunda bulunuyor ve bu şikayetle ilgili işlem yapılabiliyor. Hukuk artık talimatlarla yönetiliyor” dedi. Baransu’nun eşi Nesibe Baransu da, “Hukukun olmadığı yerde hukuk mücadelesi veriyoruz, ne diyebilirim” ifadelerini kullandı.
Uludere katliamında pek çok yakınını kaybeden HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, Baransu’ya Uludere ile ilgili yazılarından dolayı tutuklama istenmiş olmasını şu sözlerle eleştirdi; “Gazetecilik mesleğini yerine getiren, katliamın nasıl meydana geldiğini ortaya çıkaran birinin yargılanması kabul edilir gibi değil. Bugün yargı karşısında katliamı yapanların olması gerekirdi. 34 insanı bombalayanlar yargılanmazken, bir gazetecinin yargılanması yargının tek taraflı devletin tarafında çalıştığını gösteriyor. Yargı AKP’nin eline geçmiştir. Bizler hakkında da açılan yüzlerce dava var. Yargı ne yazık ki katliamı yapana işlemiyor.”
Bu ve buna benzer o kadar dava var ki. Hangi birini anlatacaksın.
Bizler sadece gerçeklerin ortaya çıkmasını ve hakikatlerin herkes tarafından bilinmesini isteriz. Biz gazetecilerin birincil görevi budur. Ancak biz bunları yaparken karşımıza sürekli yargı engelinin çıkarılması düşündürücü bir durum.
Bu birilerini rahatsız ediyor. Çünkü o birileri işledikleri suçun farkında.
Roboski katliamı ile ilgili hiçbir gelişme yak. Sadece soruşturma açılmakla yetinildi. Peki, 34 kişinin ölümüne neden olan olayın failleri nerede?
Birileri tarafından korunuyor.
Birileri bu faillerin ortaya çıkarılmasını istemiyor.
“Yazmayın, çizmeyin, yoksa karışmayız” der gibi yazanlara davalar açılıyor ve tutuklanıyor. Peki, biz yazmazsak, çizmezsek kim bilecek suçluyu suçsuzu, doğruyu yanlışı.
Katliam yapacaksın, suç işleyeceksin, birilerinin hukukunu çiğneyeceksin ceza yok, gazeteci yazacak, yallah cezaevi.
Bu ülkeyi yönetenlerin istediği şu; “Yanlış ta yapsam, suç ta işlesem yazmayacaksın.”
Peki suçlu kim olacak o zaman.
Haberi yapan gazeteci…
