Ramazan ayı maddi ve manevi birçok güzelliklerin bir arada yaşandığı, duygu ve hissiyatında öne çıktığı mübarek bir aydır. Rahmet, bereket ve mağfiret ayı olan Ramazan ayı dini açıdan taşıdığı önemle birlikte mü’minler arasında sosyal açıdan da yardımlaşma ve dayanışmanın en yüksek olduğu aydır.
Hele bu Ramazan ayında insanların daha çok yardıma ihtiyacı var.
Peygamber efendimize (Sallallâhu Aleyhi Vesellem), “Hangi oruç daha faziletlidir?” diye soruldu.
Resulullah, “Ramazan’a hürmeten Şaban ayında tutulan oruç” diye cevap verdiler.
Yine soruldu: “En faziletli sadaka ne zaman verilendir?”
Resulullah, “Ramazan ayı içinde verilen sadakadır” buyurdu.
Bu ayda kalpler yumuşar, gönüller genişler, cömertlik hisleri canlanır.
Varlıklı olanlar fakirlerin halini, ihtiyaçlarını, kendileri de aç kalınca daha iyi anlarlar.
Oruç olmasaydı sadece kendi menfaatini düşünen bazı zenginler açlık ve fakirlik sıkıntısını bilmez, dolayısıyla ihtiyaç sahibi kimselerin yardıma ve şefkate muhtaç olduklarını akıllarına getiremezlerdi.
Böylece insan kendi cinsine karşı şefkatli davranmakla hakikî mânâda bir şükür kapısını açmış olur.
Eğer oruç vasıtasıyla nefsine açlık acısını çektirme mecburiyeti olmasaydı, insan şefkat ederek yapmakla vazifeli olduğu yardımı yapamazdı. Çünkü açlık sıkıntısını bilmeyen insan başkasının derdini nasıl bilecek, nasıl yardımına koşacaktır?
Bu açıdan Ramazan, fakir fukaranın gözetildiği, yoksulların yardımına koşulduğu, yalnız ve kimsesiz insanların elinden tutulduğu bir mevsimdir. Oruçlu mü’minler bu ayda yardım etme, infakta bulunma, hayır hasenat yapma, insanlar hangi şeye ve neye ihtiyaç duyuyorlarsa o konuda destekte bulunmada bir yarış içine girerler.
Hayır yaparken, sadaka ve infakta bulunurken, bu işi yapanlar bundan çok büyük bir haz duyarlar ve ferah dolu bir zevk alırlar.
Peygamber efendimiz (ASM) “Kim bir oruçluya iftar ettirirse, o oruçlunun alacağı sevabın aynısı, iftar ettirene de yazılır. Ve oruç tutanın sevabından da bir şey eksilmez” buyurmuştur. Komşuları akrabayı ve aile fertlerini kendi evinde iftar ettirmek, sıla-ı rahim ve iyilikte bulunmak lazımdır.
Geçtiğimiz yıllarda hiçte hoş oylayan görüntülere şahit olduk. Zengin bir kişinin fakirleri dışarıda işyerinin önünde sıraya koyarak, 5-10 TL zekat dağıttığına şahit olduk bu şehirde.
Bu Ramazan ve bundan sonraki Ramazanlarda umarım böyle bir durum yaşanmaz.
Zekât bir lütuf değildir.
Fakire ödenmesi gereken bir haktır.
Zaman zaman zekat veren kişilerin minnet sözlerine şahit olmak mümkün. Minnetle veriler zekat ne kadar kabul olur bu tartışılır.
Sevgili Peygamberimiz (SAV), bu rahmet mevsiminin imkânlarından yararlanmak için ille de belli ölçüde maddî imkâna sahip olmak gerekmediğini belirtmiştir.
‘Bir yudum su ikramı’ bile rahmete “vesile” kabul edilmektedir.
Zira iyilik ve ikramın kendisi kadar hatta ondan da önce “iyilik yapma niyeti” önemlidir. Çünkü Allah Teâlâ rahmeti için fiyat değil, bahane ister. İyi bir niyete dayalı olarak yapılacak küçük bir iyilik, fevkalâde büyük bir iyilik olarak kabul görebilir. Ramazan için “rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi” denilmesi, küçük iyiliklerle büyük sonuçlara kavuşma fırsatı olmasından ileri gelmektedir.
O halde hiç kimse kısıtlı maddî imkânlarına bakıp bu ayda asla ümitsizliğe düşmemelidir. Yapabildiğince iyilik yapmaya, iyi olmaya gayret etmelidir.
Ramazan ayına girerken bazı kişileri uyarmıştım.
Kendilerince maddi durumu düşük ailelere gıda yardım kolileri dağıtma niyetinde olanlara bur kez daha seslenmek istiyorum; kendi aileniz için alışveriş yaptığınız yerden yardım kolilerini hazırlatın.
Çokça şahit olduğumuz bir durumdur; yardım kolilerinde ikinci, üçüncü kalite ürünlere rastlamak.
Hayır, işleyecekseniz tam olsun.