Ermeniler ve 1915 konusunun Türkiye’deki en ciddi tabulardan biri olduğu bilinen bir gerçek.
Ermeni Gazeteci Hrant Dink’i ölüme götüren de bu konu olmadı mı.
Ermeni Katliamı ile ilgili söyledikleri yüzünden neredeyse linç edildi, birileri tarafından açık hedef haline getirildi ve nihayetinde ‘Irkçı’ bir cinayete kurban gitti.
Aydınların ve akademisyenlerin girişimiyle, Sabancı ve Bilgi Üniversitesi’nin de desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi’nde Osmanlı Ermenileri üzerine yapılması planlanan bir konferansın devlet tarafından engellenmeye çalışılması nedeniyle, 2005 yılında Ermeni soykırımı ciddi bir gündem maddesi oldu.
Konferans yapılmadan önce başlayan tartışmalar ve dönemin Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek’in, bu konferansın düzenleyicilerini Türk ulusunu arkadan bıçaklamakla suçlaması sonrasında mekanı, devlet üniversitesi olan Boğaziçi’nden Bilgi Üniversitesi’ne kaydırıldı.
Bir bakan neden böyle bir toplantıyı engellesin.
Belki burada Ermeniler ile ilgili 1915 yılında yaşananlar anlatılacaktı. Bunu engellemek maksadıyla olabilir mi? Sorusu geliyor aklıma. Zaten başkada bir neden yok sanırım.
Şimdi bakıyorsunuz Avrupa ülkelerinde 1915 olayları gündeme geliyor.
O yıl yaşananların ‘Soykırım’ olduğu iddia ediliyor.
Son olarak Fransa’dan sonra Almanya Federal Meclisi de o yıl Türkiye’de yaşananların ‘Soykırım’ olduğunu kabul etti. Şimdi Almanya’da Ermeni soykırımını inkar etmek suç sayılacak.
Türkiye’den ciddi tepkiler geldi bu tasarının oylanmasına.
Büyükelçi geri çekildi ve yeni yaptırımların yolda olduğu mesajı verildi.
Türkiye’nin oylama sonrasında gelen tepkilerin tasarının doğruluğunu teyit ettiği yorumunun yapıldığı Rhein-Neckar Zeitung gazetesinde, Ankara’nın ‘kararlığının’ aynı zamanda Almanya Meclisi’ne ‘soykırımı olduğu gibi adlandırmak’ dışında başka bir seçenek bırakmadığı vurgulandı.
AKP’li Burhan Kuzu’nun Türkiye kökenli milletvekillerini tehdit etmesine ve ‘hain’ olarak nitelendirmesine dikkat çekilen yorumda, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve bazı bakanların oylamaya katılmamasının birçok kesimden eleştiri aldığı hatırlatıldı.
Ülkenin önde gelen bölgesel gazetelerinden Neue Osnabrücker Zeitung’daki yorumda da Başbakan Angela Merkel’in ve önemli bakanların oylamaya katılmaması eleştirildi. Oylamaya katılmamanın ‘gereksizce’ olduğunu vurgulayan gazete, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk büyükelçiyi geri çağırmasının da aynı düzeyde ‘gereksiz’ bir tavır olduğuna dikkati çekti.
Osmanlı döneminde İstanbul'dan başlayarak Türkiye'nin birçok bölgesinde Ermenilere yönelik başlatılan saldırılar ile kimi tarihçilere göre, 1,5 milyon Ermeni'nin katledilmesine neden olan olaylar, Alman Meclisi tarafından kabul edilmesiyle yeniden gündeme geldi. Üstelik Almanya kabul ettiği tasarıda o dönem Osmanlı'nın müttefiki olan Alman devletinin yaşanan ‘soykırımı engellememesi’ nedeniyle katliamdaki payından dolayı da özür diledi.
Toplumsal Psikoloji çalışmalarında önemli bir yere sahip olan Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu, Türkiye'nin meseleye yönelik inkar yaklaşımlarına dikkat çekerek, alınan kararın ‘istenmeyen bir gelişme’ olduğunun altını çizdi. Kaptanoğlu, özellikle Başbakan Binali Yıldırım'ın iki gün önce 1,5 milyon insanın hayatını kaybettiği bir olayı ‘sıradan bir olay’ olarak tanımlamasına dikkat çekerek, “Resmi tarihini bunun inkarı üzerine kuran, başbakanın ağzından da hiç önemsenmemesi gereken sıradan bir olay olarak görülen bu mesele, dünyadan bakıldığında bir soykırım olarak tanımlanıyor. Dünya soykırım, katliam tarihinde önemli bir yeri olduğu kabul ediliyor” dedi.
Aradaki farkı da dikkat çeken Kaptanoğlu, “Bu aradaki fark resmi ideolojisinin uğradığı hayal kırıklığını artırıyor. Bu fark neden doğruyor? Bu farka üzerinden, tarihi belgelere, azınlıklarla ilişkilerine, resmi devlet kaynaklarına bakıldığında 800 bine yakın insanın kaybettirildiğinde dair bilgiler var. Ama bunun 1,5 milyon olduğu söyleniyor. Bu sıradan bir olay değil” diyor.
Kaptanoğlu, meselenin insani ve vicdani yönlerine rağmen yüzyıldır dünyanın da bu mesele ile yüzleşmediğini ve devletlerin ikiyüzlü ve çifte standartlı bir yaklaşım içinde olduklarını belirtiyor ve soruyor; “Dünya bunu niye bazı dönemlerde ve kendisi ile ilgili politikalar gündeme geldiğinde hatırlıyor ya da gündeme getiriyor?”
1915’in üzerinden 100 yıl geçti. Bugün Sason’un köylerinde kalan Ermeniler yaşananlardan hiç bahsetmiyor. Bunun nedeni biraz korku olsa gerek.
1915 yılına kadar Sason bölgesinde 80 Bin 233 Ermeni yaşıyordu. Ancak İstanbul’dan başlayıp Anadolu’ya yayılan olaylar zincirinden onlar da nasibini aldı.
Her ne kadar Ermeni Soykırımının olmadığı iddia ediliyorsa da bölgede yaşayan yaşlılar bunun tersini iddia ediyor. Hala eskilere yönelik anlatımlarda “Fermana Fılla” deniliyor.
Özellikle Sason ve çevresindeki Ermenilere yapılanlar anlatılıyor.
Kozluk’a bağlı Taşlıdere köyü yakınlarında bulunan Pıre Kurte (Kısa köprü) o dönem Sason Ermenileri üzerindeki derin izleri taşıyor. Bu köprünün bölge halkı tarafından bilinen bir diğer ismi “Sevka Fılla”
Fılle bölgede gayrimüslimler için kullanılan ortak isim. Sason’da ise genellikle Ermeniler için kullanılır. İşte bu köprüye bu ismin verilmesinin nedeni, 1915 yılında köylerden toplanan Ermenilerin bu köprüden derin kanyona atıldığı yani buradan Sevk edildiği içindir.
Yıllardır gündemde olan bu sorun bir türlü çözülmüyor. Aslında çözecek kişiler tarihçilerdir. Birçok ülkeden tarihçiler biraraya gelecek ve bu konuyu çözecektir. Ama öncelikle biraraya gelmeleri lazım.