TBMM Genel Kurulu, darbe girişiminin hemen ertesinde Cumartesi günü olağanüstü toplandı. Tüm siyasi parti liderlerinin ve çok sayıda izleyicinin yer aldığı oturumda yapılan demokrasi ve birlik vurgusu dikkat çekti.
Türkiye tarihinde ilk kez iktidar ve tüm muhalefet partileri biraraya gelerek ortak imza attığı metinle darbe girişimine, sert bir dille karşı duruldu.
Darbecilere karşı tüm ülke tek yürek oldu.
Her milliyetten ve her siyasi görüşten insan meydanlara çıktı ve darbeye karşı göğüs gerdi. Bunda herkes şahit ve mutabık.
Hepimiz “İşte özlenen tablo” dedik ve bu hareketi alkışladık.
Bunun darbe öncesi yaşanan soğuk rüzgârların tersine esmesine vesile olmasını bekledik umutla. Madem tüm partiler biraraya geliyor, bundan sonrası daha iyi olacak diye düşündük.
Umutlar ve hayaller çabuk suya düştü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe öncesi HDP’ye karşı takındığı tavrı aynen devam ettiriyor.
Ak Parti Genel Başkanı Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi Beştepe'ye davet ederek darbe girişimi sonrası takındıklyarı tavır dolayısıyla teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece TBMM'de grubu bulunan partilerden HDP'yi davet etmedi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, üç partinin genel sekreterliklerine davetle ilgili gönderdiği mektupta şunları belirtti; “FETÖ mensubu teröristler tarafından cebir ve şiddet kullanmak suretiyle, anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetleri, meşru Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen, silahlı darbe teşebbüsü milletimizin demokrasisine sahip çıkarak, ortaya koyduğu kahramanca direniş sayesinde engellenmiştir. Bu zorbalığa karşı gösterdiği kararlı tutumla, tüm kurumlarımıza çok önemli sorumluluklar yükleyen milletimiz, birlik ve beraberliğimizin en üst düzeyde olması gereken bu kritik dönemde, diğer kuruluşlarımızla birlikte, siyasi partilerimizden de bunun gereğini yerine getirmesini beklemektedir. Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımız CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile AK Parti Genel Başkanı Sayın Binali Yıldırım'ı, hem darbe girişimi karşısındaki kararlı tutumu sebebiyle kendilerine teşekkür etmek, hem de son gelişmeleri değerlendirip, önerilerini almak üzere, Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne davet etmektedir.”
TBMM’de yayınlanan ortak bildiriye HDP’de imza atmasına rağmen Beştepe’ye davet edilmedi. Neden davet edilmediği ile ilgili de tek bir satır açıklama yapılmadı. HDP adeta yok sayıldı.
İşin bir diğer boyutu televizyon kanallarında bu davetin haberi verilirken bile HDP’nin davet edilmediğine hiç değinilmedi.
Peki, bu şekilde hareket etmek ülkede bir daha ‘Milli Mutabakat’ın önünü kesmek değil midir?
Türkiye’yi temsil eden mecliste HDP grubu da var.
Görmezden gelmek ne kadar doğru?
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendilerine davet göndermemesine ilişkin konuşurken bu duruma dikkat çekiyor.
Demirtaş, “Demokrasi şöleni adı altında, HDP gibi toplumun asıl sorun yaşayan kesimlerini temsil eden bir çizginin dışlanıyor olması, Türkiye'de sorunların kolay kolay çözüm yoluna girmeyeceğini gösteriyor” derken bir sitemde bulunuyordu.
Liderlerin bir araya gelme fikri de Demirtaş’a ait. Ancak HDP davet edilmeyince gülerek, “Beni dinliyor olmaları iyi” dedi ve ekledi Demirtaş, “HDP’nin siyasetten dışlanma girişiminin darbe harekâtı sonrası bile devam ediyor olması çiğliktir, akılsızlıktır.
Darbenin sonuçlarını henüz yeterince idrak edemediklerinin göstergesidir. Türkiye’de demokrasinin anahtarı HDP’dir. HDP’nin temsil ettiği toplumsal kesimlerdir. Şimdi bir kez daha HDP’yi dışlayarak, yokmuş gibi davranarak Türk milli mutabakatı, milli cephesi etrafında sorunları çözeceğiz diyorlarsa kendileri bilirler. Ama ben bu yaklaşımın çok yanlış ve eksik olduğunu düşünüyorum. 6 milyon oy almış bir partiyiz. Parlamentonun üçüncü büyük partisiyiz.
Halen gerçekten darbecilerin ne yapmak istediklerini anlamadıklarını gösteren bir gelişme. Darbeciler bir ayrışma yapmak istiyor, bunlar da bunun ekmeğine yağ sürüyorlar. Yaptıkları budur. HDP'ye karşı büyük bir kişisel bir öfke de duyuyorlar. Çünkü HDP en nihayetinde AKP'ye karşı en sert muhalefeti yürüten parti. 7 Haziran, 1 Kasım seçimleri aslında diğer partilerden çok, HDP-AKP rekabeti şeklinde geçti. Buradan bir çözüm çıkmaz. Hangi konuda anlaşmıyorlar ki, bu toplantıda anlaşabilsinler. Birçok konuda farklı düşünen biziz. Bu üç partinin bizimle bir şekilde uzlaşması, anlaşması gerekiyor. Bu üç parti, üç anlayış bir araya gelip biz anlaştık dediğinde Türkiye'de sorunlar çözülmüyor açıkçası.”
Bırakın sorunların çözülmesini, yeni sorunları da beraberinde getirecektir bu türden yaklaşımlar.
Ülke duvara çarpmaktan son anda kurtuldu. Şu aşamada birlik ve beraberliğin pekiştirilmesi gerekirken, ülkeyi yönetenlerin bunun tersinde hareket etmesi gerçekten sorunlar çözmeyecektir.