Bir ülkede bir yönetici düşünün.
Her istediği anında yerine getiriliyor.
Bir konuya işaret etmesi kafi, hemen o konu ile ilgili ne gerekiyorsa yapılıyor.
Bunun demokrasilerde yeri nedir acaba?
Sanırım olsa olsa ‘Başkanlık Sistemi’dir.
Yani ancak bu sistemde öyle bir kişinin her dediği yerine getirilir.
Peki, Türkiye’deki bu isim kim?
Sanırım bunu bilmeyen yoktur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…
Çatışmaları bitiren, kanın durmasını engelleyen ‘Çözüm Süreci’, Dolmabahçe mutabakatı ile artık son aşamaya gelmişti. Ne zaman ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum” dedi. Anında mutabakat ta, çözüm süreci de sona erdi.
Sadece bu değil tabi ki.
Mesela MİT Tırları meselesi vardı.
O tırlarla MİT tarafından Suriye’deki Türkmenlere silah taşındığı belgelendi. Bunu belgeleyen kişi ise Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündür oldu.
Vay sen misin belgeleyen…
Ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu; “MİT’e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ’ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey’in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiye’nin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.”
Savcılar hemen iddianameyi hazırladılar ve bu haberi yapan gazetecilere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi ‘Casusluktan’ dava açtılar. Ve iki gazeteci tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Bu sayede gizli kalması gereken dava konusu bilgiler tüm dünya tarafından öğrenildi.
Bu dava Yargıtay’dan döndükten sonra ‘Casusluk’tan davayı açan savcı da geri adım attı.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün yargılandığı davanın iddianamesini hazırlayan Cumhuriyet Savcısı, ‘casusluk ve casusluk amacıyla belge bilgi temin edip açıklama’ suçları için öngörülen unsurların gerçekleşmediğinin kabul etti.
Bir de kişilerin vatandaşlıktan çıkarılması konusu var.
Cumhurbaşkanı, “Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar” dedi ve bu konudaki çalışma hemen ertesi gün başlatıldı.
Yine Erdoğan’ın bir sözü ile akademisyenler tutuklandı.
Erdoğan, “Milletimizin kimin kim olduğunu çok daha yakından anlamalarını, yani önünde bir profesör, doçent bilmem ne olması kimseyi aydın yapmaz, bunlar kapkaranlık insanlardır. Bunlar zalimdir, alçaktır, çünkü zalimlerle birlikte olanlar zalimdir. Katliam yapanlarla beraber olanlar katliam içerisinde oldukları için onlar da aynı suçu işlemişlerdir” dedikten hemen sonra davalar açıldı, bakı akademisyenler tutuklandı, bazıları işten atıldı.
Bugün büyük tartışmaların yaşandığı dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini de başlatan yine Erdoğan oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben parti kapatılması olayını doğru bulmuyorum. Fakat bu partinin yöneticilerinin bu işin bedelini ödemeleri gerekir diyorum. fert fert, birey birey. Anayasanın 14. maddesi çok şeyler sağlıyor. Eğer o yeterli değilse dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, şu açıklamaları yapanlar, terör örgütünü kendi arkasında gösterenler, 'biz sırtımızı şuraya buraya dayıyoruz' diyenler bu ifadelerin bedelini ödemelidirler.”
Tabi ki Cumhurbaşkanının bu sözleri de derhal yerine getirilmeliydi ve getirildi de.
Adalet Bakanlığı hemen harekete geçti.
Raflardaki tüm dokunulmazlık dosyaları indirildi ve işleme konmak üzere meclise gönderildi.
Tabi burada şunu belirteyim.
İşleme konulan dosyalar sadece HDP’li vekillere ait yaptıkları konuşmalar ve katıldıkları etkinlikler ile ilgili hazırlanan dosyalar.
Yani diğer partilerin vekillerinin ‘Yolsuzluk’ dosyaları değil.
Başkanlık tartışmaları hala devam ededursun bu durum zaten fiili bir ‘Başkanlı’ değil mi?