Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Tevekkül, bütün sebeplerin ve tedbirlerin üzerinde nihai belirleyici irade ve gücün Allah'a ait olduğu yönündeki inanç ve şuur halidir. Hasan-ı Basri'ye göre: "Tevekkül rızadan ibarettir." İbn'l Cevzi ise: "Tevekkül, kulun kendi gücünü aşan hususlarda işin sonunu Allah'a havale etmesidir…" der. Bu inanç sayesinde kul, elinden geleni yaptıktan sonra, sonucun olumlu olması durumunda kendine aşırı güvenmekten ve her şeyi kendine mal etmekten korunduğu gibi olumsuz durumlarda da Allah'ın yaratmış olduğu her şeyde bir hayır ve hikmet olacağı düşüncesiyle kendini ve sebepleri suçlamaktan kaçınır. Tüm bunların sonucunda ise iyimser ruh halini korumayı, ümit var olmayı sürdürür ve mutlu bir şekilde hayatına devam eder.
Tevekkül bilincinin insan hayatı üzerinde pozitif yansımaları görülmektedir. Psikiyatr Kemal Sayar'a göre "Hayatı kontrol altına alma düşünce ve duygularına bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlik durumu, insanın yoğun anksiyete yaşamasına sebep olabilir. Bu noktada kişinin kendi sınırlarını bilmesi, gücünü fark etmesi ve güçsüzlüğünü idrak etmesi gerekmektedir. Bu gereklilik sonucu tevekkül, insanı özgür ve bağımsız kılan, ruh sağlığını koruyan ve ona huzur veren bir destek sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır." Din psikolojisi ve son zamanlarda pozitif psikoloji alanında yapılan çalışmalar sonucunda tevekkülün kabullenmeyi kolaylaştırdığı, öfke kontrolüne olumlu etki ettiği, kişiler arası iletişimi pozitif kıldığı, sabretmeyi ve iyimser düşünmeyi teşvik ettiği, sakinlik ve huzur verdiği, bencilik ve hırstan koruduğu, insanın bakış açısını genişlettiği ve benlik saygısını artırdığı belirtilmektedir. Tevekkül; güven, ümit, azim, gayret, sebat, rıza, teslimiyet duygu ve halleriyle içi içedir. Güven ve ümit olmadan tevekkül gerçekleşemeyeceği gibi azim, gayret, sebat ve rıza olmadan da tevekkülden bahsedilemez.
Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s), iki kişi arasında hüküm verilen adam dönüp giderken "Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir" dedi. Bunu duyan Hz. Peygamber (s.a.s) de: "Alllah ihmalkarlık ve gevşeklikten hoşlanmaz. Senin akıllı davranman gerekir. Fakat artık yapacağın bir şey kalmadığı zaman, bana Allah yeter, O, ne güzel vekildir, de" şeklinde tavsiyede bulunmuştu.
Tevekkül ve teslimiyet olumlu bakış açısı geliştirmenin yanında olumsuz düşünce, duygu ve davranışlardan da uzaklaşmayı gerektirir. Mevlana Celaleddin-i Rumi, "insanın Allah'a tam bir güven ve tevekkül hali içerisinde olabilmesi için dünya sevgisi, kibir, haset, hırs, tamah, öfke, tûl-i emel ve mal düşkünlüğü gibi duygulardan gönül dünyasını uzak tutması gerektiğini, aksi takdirde bu duyguların tevekküle engel olacağını öngörmektedir." Bu sebeple imanla birlikte güzel ahlaka sarılmak ve salih amellerde bulunmak gereklidir. Cenab-ı Allah (c.c.) hepimizi kendisine tam bir samimiyetle inanıp, güvenen ve teslim olan kullarından eylesin. Dua da buluşmak dileğiyle Allah'a emanet olun.