Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Her iş ve oluşta Allah'ı (c.c.) vekil kılma manasına gelen tevekkül; Allah'a güvenmek anlamındaki "vekl" kökünden türemiştir. Birinin işini üstüne alma, birine güvence verme, birine işini havale etme, ona güvenme anlamlarına gelmektedir. Esasen tevekkül; karşılaşan herhangi bir durum karşısında kişinin elinden gelen tüm çabayı sarf ettikten sonra, sonucu Allah'ın irade ve takdirine bırakması ve O'ndan gelene razı olması halidir. Bu yönüyle tevekkül bir yaşama biçimidir. Olayları anlama ve anlamlandırma, hayata yön verme açısından motive edici, vazgeçilmez bir değerdir.
Tevekkül, daima Allah'la beraber olma ve yol alma halidir. Derin bir iman ve sonsuz bir güvenin sonucudur. Kur'an-ı Kerim'de peygamberlere ve müminlere hitaben zor ve sıkıntılı zamanlarda ve inkarcılara karşı mücadelede sabırlı olmaları ve daima Allah'a tevekkül etmeleri tavsiye edilmiştir. Nitekim bir ayetinde Yüce Allah; "Buna rağmen yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter, O'ndan başka ilah yoktur, ben yalnız O’na güvenip dayanırım; O, büyük arşın sahibidir." (Tevbe,9/129) buyurmuştur. Gazali'ye göre tevekkülün aslı imandır.
Tevekkül, var olan her şeyin gerçek yapıcısı ve yaratıcısının Allah olduğu inancına dayanır. Böyle olunca insan, yaptıklarının ve başına gelenlerin tek faili ve müsebbibi olarak kendini görmez. Allah'ın irade ve takdirini her zaman hesaba katar. Görülenlerin ötesinde olayların iç yüzünün farklı olabileceğini, Allah'ın sonsuz ilmiyle her şeyi kuşattığını, kişinin tek başına yeterli olamadığını düşünür, bunun sonucunda ümitsizliğe ve hayal kırıklığına uğramaz. Tevekkül, yalnız inançla ilgili bir durum değildir. Amelle yani davranışla ve davranışın sonucuyla da bağlantılı, aktif bir süreçtir. Bir şeyi başarmak istediğimizde, önemli bir işe karar vereceğimizde, hastalık ve sıkıntı halinde Allah'a sığınmak; hem işin başlangıcında hem oluş esnasında hem de sonunda Müslüman'ın takınması gereken bir tavırdır. Yani başlangıçta kişi, Allah'a (c.c) güvenip dayandığı kadar, elinde olan tüm imkan ve fırsatları sarf ederek sürece devam etmeli, sonuç ne olursa olsun başına gelene razı olmalıdır. Hz. Peygamber'e (s.a.s) kamu işlerinde çevresindekilerle istişare etmesi öğütlenmiş, ardından "...karar verince de Allah'a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever." (Âl-i İmran,3/159) buyrulmuş. Talak süresinde de Allah'a tevekkül edenlere O'nun kafi geleceği ve Allah'ın mutlaka emrini yerine getireceği bildirmiştir.
Peygamber Efendimizin (s.a.s) "Şayet siz gereği gibi Allah'a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp akşam doymuş bir şekilde dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizlerde rızıklandırılırdınız" buyurması tevekkül etmenin başından sonuna kadar aktif bir süreç olduğunun önemli bir göstergesidir.