Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla.
Selam ve selamlaşma hem Kur'anı Kerim'de hem de nebevi sünnette üzerinde ihtimamla durulan bir husustur. Müminler için selamlaşma "Size bir selam verildiğinde ya daha güzeli veya dengi ile cevap verin. Allah her şeyin hesabını eksiksiz bilmektedir.” (Nisa,4/86) ayetinden anlaşılacağı üzere bir emr-i ilahidir. Yüce Allah bu ayette bizlere kuru kuruya selamlaşmanın doğru olmadığını, bir selam verildiğinde ona daha güzeli ile karşılık vermemiz gerektiğini buyurarak selam verirken ve alırken bunu özenle yapmamız gerektiğini bildirmektedir.
Selam müminler arasında sevgi ve kardeşlik, muhabbeti yaygınlaştırıyor. Efendimiz (s.a.s)’de buna işaret etmiş ve şöyle buyurmuş: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir işi size haber vereyim mi, aranızda selamı yayınız. Bir müslüman kardeşimizin evine gidince önce kendimizi tanıtıp ardından müsaade istemeli en sonunda ise selam vererek içeri girmeliyiz. Kendi evimize de girdiğimiz zaman hane halkımıza selam vereceğiz. Allah Resûlü’de buna önem vermiş ve bu konuda uzun süre yanında kalarak kendisinin tedrisinden geçmiş olan Hz. Enes'e "Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman onlara selam ver. Bu sana ve ailene bereket getirir." (Tirmizi, isti'zan, 10) buyurmuştur.
Resulü Ekrem'in bu hadisi bizlere hane içinde selamlaşmanın, aile için maddi ve manevi anlamda kazanç sağladığını göstermektedir. Zira evine giren kişinin ilk olarak aile fertlerini selamlaması, aile bireyleri arasındaki muhabbetin ve saygının artması hususunda bir vesiledir. Muhakkak ki sevgi ve saygının olduğu bir yuvanın atmosferi huzur ile kaplıdır. Huzurun hakim olduğu ortam ise maddi ve manevi olarak bereketlenir. Eşlerin birbirlerine, ebeveynin çocuğa verdiği selam özünde ,"sana değer veriyorum" anlamına gelmektedir. Üstelik selam seni önemsiyorum ve senin için hayır diliyorum ve benden sana zarar gelmez emin ol, demenin de bir başka halidir. Hane halkının içine girince selam vereceksin. Bu hadisi okuyunca bir anımı hatırlattı bana. Muş Bulanık Göztepe köyünde görevliyken Ramazan ayında bir gün cemaatime selam konusunda vaaz verdim. Vaazım da bu hadisi “hane halkının yanına girdiğin zaman onlara selam ver” okuyunca cemaatten yaşlı bir adam bana seslendi: “Hocam bir gün bir mevlid vereceksin, masrafa gireceksin ve bütün hanımlarımızı çağıracaksın ve bu vaazı onlara da yapacaksın. Vaazın içinde okuduğun hadisi de (hane halkının yanına girdiğin zaman onlara selam ver) onlara güzelce anlatacaksın. Hanımlarımıza diyeceksin ki bundan sonra eşleriniz eve geldiğinde sizlere ve evde bulunanlara selam verince onlara gülmeyeceksiniz. Bu efendimizin bir sünnetidir diyeceksin. Akşam eve gidip onlara selam verince bize gülmesinler diye… seni ikaz ettim hocam! Çünkü ilk defa evde uygulayacağız ondan.”
Hacı amcanın niyeti ailenin ona gülmemesidir ve sanırım bu hadisi ilk defa duymuştur. Ondan beni ikaz etti. Selam insanlar arasında sevginin, dostluğun ve barışın yaygınlaştırılması, müminlerin kalplerinin birbirlerine ısındırılması açısından büyük önem arz eden, bir yanı ile ibadet, bir yanı ile de sosyal hayatın idamesinde gözetilmesi gerekli bir nezaket ifadesidir. Bu nedenle Allah Resul’ünün "İnsanların Allah katında en makbulü ve o'na en yakın olanı önce selam verendir." (Ebû Davud, Edep, 133) Düsturuna uygun olarak selam vermede samimi ve aceleci olmak gereklidir.
Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti, inayeti, hidayeti hepimizin üzerine olsun. Hakka namzet ol.