Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Mutlu bir aile "5-S"formülünden bahsedilir. Bunlar; sevgi, saygı, sabır, sorumluluk ve sadakat. Aile fertlerinin huzuru ve mutluluğu açısından bu sayılanlardan her birinin önemi olmakla birlikte sadakatin daha mühim bir konumu bulunmaktadır. Zira sadakat olmadığı zaman diğerlerinin de çok bir ehemmiyetinin kalmadığı görülmektedir. Örneğin eşler bir birini ne kadar severse sevsin günün birinde bir ihanet/aldatma durumunda aileyi ayakta tutmak için sevgi kafi gelmeyebileceği gibi taraflar arasında saygı da kalmayacaktır. Dolayısıyla mutlu bir aile için olmazsa olmazların başında şüphesiz ki sadakat gelmektedir.
Sadakat kelimesi sözlükte ‘kizb’in (yalan) zıddı olan "sıdk" (doğruluk, dürüstlük) kökünden türemiş olup hem kendimize, hem Rabbimize hem de sevdiklerimize içten bağlılığımızı ifade etmektedir. Evlilik özelinde söylenecek olursa; tarafların nikah anında birbirlerine verdikleri söze ve evlilik sözleşmesine sadık kalmasıdır. Zira nikah bir akit olduğu gibi aynı zamanda bir ahittir. İşte sadakat, bu ahde zarar verecek her türlü davranıştan uzak durmaktır. Bu itibarla sadakat, evli birinin bir başkasıyla gönül ilişkisinin olmaması değildir. Sadece sadakat eşin rahatsız olacağı her türlü davranıştan yüz çevirmek ve kişinin kendisine yapılmasını istemeyeceği şeylerden kendisinin de uzak durmasıdır. Esasında sadakat sadece evlilik süreciyle sınırlı olmayıp hayatın tüm aşamalarında olması gereken bir yaşam biçimidir. Sadakat, "Birileri görür ve duyarsa mahcup olurum, ayıp olur" diye takınılacak bir tavır değildir. Sadakat, "Rabbime karşı mahcup olurum" diye düşünerek her türlü yanlış tutum ve davranıştan uzak durmaktır. Bu yönüyle sadakat ihsan mertebelerinden bir mertebedir. (Diyanet aylık dergisi, 2021, Eylül sayısı, s, 34, 35)
Sadakat imanın sigortasıdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz." Bu hadis açıkça göstermektedir ki iman ile küfür nasıl bir arada bulunmuyorsa sıdk/sadakat ile yalan, emanet ile hıyanet/ihanet de bir arada bulunmaz. Buna göre bir kişide yalan veya ihanettin bulunması doğal olarak imana da zarar verecektir. İşte bu yönüyle sadakat adeta imanın bir sigortasıdır. Sadakat imanın zorunlu bir gereğidir. Çünkü iman en temelde Kur'an'da beyan edildiği üzere emr olduğumuz gibi dosdoğru olmaktır. Dolayısıyla bir müslümanın iman ettikten sonra kendisine emredildiği üzere, yani istikamet üzere yaşaması ve sadakatten ayrılmaması, olmazsa olmaz bir husustur. Sadakat, nifakın/münafıklığın panzehridir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s) münafıklığın alametini şu şekilde bildirmiştir; “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine itimat edilip bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder." Bu üç alamete dikkat edilecek olursa hepsinin temelinde sıdk/sadakat ihlalinin olduğu görülecektir. Konuştuğunda yalan söyleyen ve söz verdiği zaman sözünü tutmayan sözde sadakatsiz; emanete ihanet ettiğinde ise halde sadakatsiz davranmıştır. Kutlu Elçi'nin (s.a.s) bildirdiğine göre ise bu vasıflar; nifak hastalığının alametleridir. Öyleyse nifak zehrine karşı en kuvvetli panzehir hiç şüphesiz sadakat üzere yaşamaktır.
Duada buluşmak dileğiyle Allah'a emanet olun.