Gerçekler.....
Yani hakikatler,
İnsanların yaptıklarıyla konuştuklarının aynı olmasıdır mesela....
Tutum ve davranışlarıyla, sergiledikleri hayat felsefesinin aynı olması ya da dünyaya bakış açısıyla yakalamaya çalıştığı asıl yaşam biçiminin aynı olmasıdır mesela...
Peki gerçekte gerçek nedir?
Gerçek; el ile tutulup göz ile görülecek biçimde, tam anlamıyla var olandır. Varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan, bir durum, bir olgu, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olandır. Yani gerçek, soyut bir kavram değildir, aksine somut bir kavramdır.
Tabi gerçek kavramına hangi yönden bakıp, hangi yönden algıladığımız çok önemlidir. Bizim, gerçeği hayat içerisinde nasıl kullandığımız da önemlidir.
Peki gerçek bizim beynimizdeki algıladığımız gibi midir?
Yoksa, olması gereken midir?
Ne demiş Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri;
Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Gerçek kavramına insan davranışları yönünden bakacak olursak, ne de güzel söylemiş Mevlana hazretleri. İnsanların yaptıklarıyla söyledikleri birbirini tutmalı. Yani gerçekçi olmalı, hakikatten uzaklaşmamalı gerçeğe ulaşmalı insanlar.
Yaşadıklarımızın, her zaman için bir de gerçek yüzü vardır. Hayatımızın bir de gerçek yüzü olduğunu hiç bir zaman unutmamak gerekir. Hayatı toz pembe yaşayan insanların aslında hayatın toz pembe olmadığını gerçekte kabullenmesi hayatın gerçek yüzünü görmüş olması demektir.
Gerçek kavramına farklı bir tanım getirecek olursak eğer; bilinçten bağımsız olarak tüm var olanlar gerçektirler. Gerçek, yani hakikat var olanın doğallığıdır aslında. Varlığı inkar edilemez. Yalandan uzaktır. Doğru ile kardeş.....
Gerçek olandır ve olması gerekendir.
Yapılanlar, aslına uygundur yani sahicidir, hakikattir.
Zamana ve mekana göre gerçek tanımı değişsede, hepimizin ortak noktaları, hepimizin gerçeğidir. Ancak hepimizin hayattan talep ettiği bir gerçek paydası vardır.
Gerçek kavramının tarihsel olarak birçok alanda kullanıldığını, ama anlamlarının yere ve kültüre göre değiştiğini görebiliriz. Yani yaşam koşulları bizim gerçek olarak tanımladıklarımızı, bir başka yerdeki yaşam koşullarında farklı algılanabilir.
Bu durum pek çok bilim alanlarında ise gerçek anlamı ile kullanılmıştır. Örneğin, Felsefe, din, sanat, bilim gerçek kavramını kullanır.
Bilinçten bağımsız olarak tüm var olanlar gerçektirler.
Aslında bu kavram tartışmaya açık bir durum olmasına rağmen, akıl ve vicdan, gerçeği çoğu zaman için keşfetmiştir.