Yazımın 5. bölümünde Mezopotamya bölgesinde yaşayan pek çok kavimlerden ve kültürlerden bahsetmiştim. Mezopotamya bölgesinde bunların dışında daha birçok kavim ve pek çok kültürlere ait etnik gruplar yaşamıştır. Yazının bulunmasıyla birlikte dünyada ilk olarak okur-yazar toplulukları burada hüküm sürmüştür. Buradaki okur-yazar topluluklarına ev sahipliği yapmış olup, bu bölgede birçok medeniyet gelişmiştir. Yine bu topluluklar buralarda yaşamlarını sürdürmüştür. Birçok kültürün ve kavimin geçiş alanı olarak da bilinen Mezopotamya, aynı zamanda medeniyetler beşiği olarak da bilinir.
Eski dönemlerde dünyanın birçok yerinde buzul çağları yaşanmıştır. Bundan dolayıdır ki kötü hava şartlarından ve bu kötü iklim koşullarından kaçarak iyi bir yaşam sürdürmek için insanlar, topluluklar halinde güneye doğru göç etmişlerdir. Ülkemizin komşularından biri olan, Kuzey Irak'ta ve çevre bölgelerin çeşitli yerlerinde bu yerleşim alanları göze çarpar. İklimin yumuşaması ve havaların ısınmasıyla birlikte, toprakların tarım için uygun hale gelmiş ve kuru tarım başlamıştır. Böylece bu bölgede yerleşim birimleri de oluşmaya başlamıştır.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Diyarbakır’ın Çayönü ve Şanlıurfa’nın Göbekli Tepe gibi yerleşim yerleri Neolitik dönemde Mezopotamya'daki göze çarpan yerleşim bölgeleridir. Bunlara Kuzey Irak'taki Cermo’da eklenebilir.
Mezopotamya’da yaşamın belli dönemlerinde medeniyetin ve teknolojinin çok geliştiği dönemlere rastlarız. Medeniyetin gelişmiş olması, insanların yaşamlarını da kolaylaştırdığı gibi halkın huzurlu olmasını da sağlamıştır. Yazının bulunması medeniyetin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. İnsanlar hayatlarını kolaylaştıracak aletler bulmuş ve bunları hayata uygulamıştır.
Uruk, Sümer Krallar listesine göre Enmerkar tarafından kurulmuştur. Şehir en büyük zenginliğini Gılgamış'ın hükümdarlığı sırasında yaşamıştır. Gılgamış surları yaptırmış, ticareti sağlamlaştırmış, üretimi arttırmış, Uruk'u döneminin en muhteşem şehri haline getirmiştir.
Uruk kentinin ünlü Mezopotamya kahramanı Gılgamış'ın evi olduğu da söylencelerde yer alır. Bu dönemde ticaret büyük oranda gelişmiştir ve Mezopotamya'nın o dönemde bilinen sınırları içerisinde yoğun bir ticaret ağı oluşmuştur. Ayrıca Anadolu ile yapılan ticaret, Anadolu halklarının kültürünü de Mezopotamya'ya, sınırlı anlamda da olsa taşımıştır. Bu dönemin sonlarında yazı geliştirilmiş ve kayıt tutumu da başlamıştır. Bu dönemlerde ve daha sonra bir süre güneydeki gelişimlerin kuzeye geçmesi uzun zaman almıştır.
Bu bölgelerde Kürtler tarihsel olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmalara göre “Kürt” terimi Sümer kökenlidir. Kürtlerin “Kürti” diye adlandırıldıkları belgelenmiştir. “Kürti” Sümer dilinde “dağlılar” demektir. Bu ismin geçmişi M.Ö. 3000’lere kadar dayanmaktadır. Birçok tarihi kaynaklara göre Kürtlerin M.Ö. 2000 yıllarında Dicle-Fırat çevresinde yaşadıkları belirtilmiştir.