Kara haber tez duyulur derler. Kadınlara yönelik haberler ne yazık ki azalacağı yerde çeşitlilik göstererek çoğalıyor. İster okumuş olsun ister okumamış fark etmez. Çoğunlukla, okumamış kişilerin maçoca, okumuş kişilerin de kibarca olan şiddet davranışları, kadını hem rencide etmektedir, hem de kadını yerden yere vurarak güçsüz hale düşürmektedir. Kadına karşı olan şiddetler gün geçmiyor ki azalsın, aksine çoğalıyor. Kimi kaba kuvvet kullanır dayak atar, kimi söz söyler lafla döver. Kadınlardaki eğitim seviyesi arttıkça kadınlar da toplumda yer almaya başlamıştır. Bunun sonucunda erkeklerin kadınları kendilerine rakip olarak görmüş olmasından dolayı, kadınların erkekler içinden sıyrılarak kendi işlerinde kariyer sahibi olması her gün biraz daha zorlaşıyor. Ve rekabet başlıyor. Bu gün meclise bakıldığında, meclis bireylerinin yarısından çok fazlası maalesef erkeklerden oluşuyor. Erkekler tarafından yönetilen bir ülkede kadınlara yönelik yasaların çıkması çok fazla beklenemez. Belki bir gün değişir umuduyla mücadele eden kadınlarımızı buradan kutlamak sterim. Kadınlar bulundukları konumları değiştirdikçe ve mevkilerini yükselttikçe ülkenin rengini de değiştirirler.
Kadının Türkiye’deki yerini belirlemek için önce evdeki yerini sonra işyerindeki konumunu ve daha sonra da toplumdaki durumunu iyi bilmemiz gerekir. Kadınlarımızın içinde yaşadıkları ortamı ve mensubu bulundukları ailelerin kadına bakış açısını iyi anlamak ve onların kadınlara karşı olan psikolojilerini iyi ölçmek lazım. Evde kadına hizmetçi gözüyle bakılmadığı iddia edilip, evimin işini yapsın, çocuklarıma baksın diye evlenenleri göz ardı etmemek gerek.
Metropol şehirlerimizde kadınlar daha özgür diye bilinir ama maalesef tam tersi. Saygınlık derecesi sokaktaki kişilerin kadına bakış açıları ve kadına olan ön yargılı davranışları ile ölçülebilir. Kadına; sokakta fazla gezinme, akşam eve geç gelme, yalnız bir yere gitme, çocuğu anne yetiştirir, eve anne bakar, kısa giyinme, dar giyinme, şunu yapma bunu yapma böyle konuşma şöyle konuşma falan filan davranış ve sözleri ile durmadan bir şeyler empoze ederek dar bir kalıba, yani erkeğin istediği çerçeveye sıkıştırmaya çalışırız. Peki erkek. Tabi o erkek, o her şeyi yapar. İsterse eve geç gelir. İstediği gibi giyer, istediği gibi dışarıda takılır vs.
Biz neden aklımızı doğru yerlere doğru şekilde kullanmıyoruz.
Biz neden her şeyde kadını araç olarak ve ya reklam olarak kullanıyoruz. Kadının kendisini görmesek bile sesini duyabilmek neden en büyük araç. Bırakın kadınlar kendileri iş yasınlar ve iş dünyasına katılsınlar. Bırakın kadınlar kendi yasalarını kendileri çıkarsın, bırakın kadınlara onlar da ülkeyi ve dünyayı en önemlisi de evlerini yani ailesini yönetsin. Kadınlar artık ölmesin ve öldürülmesin.
Bir erkeği doğuran annedir yani “KADIN”dır. Cennet analarımızın ayaklarının altındadır. Varın gerisini siz düşünün.