Algının sefaleti yazımın ikinci bölümünde yine algıyla ilgili farklı yönleri ele alarak siz okurlara yazımla aktarmaya çalışacağım.
Bir konu hakkında iyi bir algıya sahip olmak için, o konuyla ilgili bilgileri, çok iyi bilip iyi ve yerinde kavramak, doğru anlamak ve doğru uygulamak gerekir. Doğru uygulanmayan her durum, hem kişinin kendisine hem de topluma zarar verir. Zarar verilmeden yapılan durumlar, kişiyi başarıdan başarıya götürürken, kişinin kendi işinin iyi yapılmasını sağlar. Konumumuz ve hayat standartlarımız, doğru algılama yeteneğimizle daha da farklılaşır.
Algı yeteneği gelişen insanın dünyaya ve evrene bakış açısı her zaman farklı ve de gerçekçidir.
Algı, duyulara tüm özellikleriyle ve ilişkileriyle doğrudan etki yapar. Herhangi bir nesnenin, duyumsal ve bütünsel bir şekli de diyebiliriz. Duyumlar, nesnenin tek tek özelliklerini ifade ettikleri halde algılar, nesneyi bir bütün olarak, yani duyumlar yoluyla, yeniden üretilebilen, çeşitli özelliklerinin bir bütünü olarak yansıtırlar. İnsan algıları nesnelerin kendilerinin, özelliklerinin ve ilişkilerinin kavranmasını sağlarlar ve bu algılamanın karakterini, insanın temel çıkarları ve yönelimleri ve sahip olduğu bilgiler belirler.
Peki hayatında hiç bir şey bilmeyen veya teknik olarak ileri olan insanların algılama yeteneği gelişmemiş ise, herhangi bir şey hakkında neyi nasıl algılar düşünmek lazım doğrusu. İşte algının sefaleti de tam burada başlar.
Özellikle de çok şey bilip de algılamada zayıf ise ortalık bayağı bir karışır. Çünkü bir şeyi yanlış algılarken aynı zamanda da yanlış uygulamaya başlar. Bu durumda bulunduğu konumu oldukça sarsar ve kişiyi kaosa sürükler. Yani rezilliktir. Karşısındakini yanlış anlama durumu. Bu da çok vahim bir durum. Genellikle iki insanın anlaşamamasının veya yaptığı işlerde başarılı olamamasının nedenlerinden bir tanesidir, bir olayı veya durumu iyi algılayamamak. Çevremize baktığımızda birçok mühendis, doktor, öğretmen politikacı yani kısacası herhangi bir meslek gurubuna ait kişiler, algı yeteneğini geliştiremedikleri için, kendi bulundukları alanlarında ve konumlarında başarılı olamamışlardır. Kendi algılarını sefalete sürüklemişlerdir.
Hayatta algılama yeteneği geniş olan kişilerin, karşısındaki kişiyi anlaması daha kolaydır. Algılama yeteneği yüksek olan kişilerde anlayış daha fazladır ve aynı zamanda kişiyi gerçekçi kılar.
Kişide algı genişliği, toplumdaki birçok sorunu ortadan kaldırır. En kötü durum ise bilgiye sahip iken, algı yeteneğinin gelişmemiş olmasıdır.