İnsanların güzel günler yaşayabilmesi için hayatındaki her şeyi yerli yerinde yapması gerekir. İnsanların birbirlerini doğru bir şekilde anlamaları ve yaptıklarını doğru olarak yapmaları gibi.
Kimileri üstünlük sağlayarak kendilerini ön plana çıkartırlar. Aslında bu durumu kendi zihinlerinde rahatlama yolu olarak algılayan kişilerin, bana göre psikolojilerinin bozuk olabileceklerini kabul etmek lazımdır. Her şey yerli yerinde ve doğru bir şekilde olursa eşittir ve eşitliğe gölge düşmez.
Nasıl mı?
Öncelikle eşitlik nedir diye soralım
Eşitlik, sosyal hayatta bireyler arasındaki haklar ve imkânlar bakımından, ahlâki ve toplumsal olarak, ayrım gözetilmemesi ve var olan ayrımların kaldırılmasını isteyen insanların, birbirleriyle aynı insan doğasına sahip olmak ve aynı konum ve değerde bulunmaları halidir. Yani insanların birbirleriyle eşdeğer durumda olduğunu, bun¬dan dolayı insanlar arasındaki ayırımın gözetil¬memesi gerektiğini dile getiren ilkedir. Toplumsal eşitlik ise, belirli bir topluma ait insanların veya yalıtılmış bir grup içerisindeki tüm insanların oy kullanma hakkı, mülkiyet hakkı, özgürlük hakkı gibi aynı unsurlar bakımından eşit statüye sahip olmaları durumudur.
Aslında eşitlik, tarihin bütün dönemlerinde insanların önem verdikleri bir ilke olmuştur.
Antikçağ Yunan düşünürleri İle İslam düşünürleri bu konuda fikirler ileri sürmüşlerdir. Klasik demokrasideki siyasî ve hukuki anlamıyla eşitlik giderek önem kazanmış ve günümüzde çağdaş toplumların başlıca ilkelerinden biri olmuştur
Tarihsel olarak eşitlik ilkesi, ilk defa XVIII. yüzyılda kanun önünde eşitlik şeklinde doğdu. Buna göre kanun Önünde ayrıcalıklı bir kişi veya zümre olamazdı. Hiç kimseye, dil, din, ırk, cinsiyet, servet, sosyal durum gibi farklılıklar sebebiyle kanun önünde özel ayrıcalık tanınamaz, değişik uygulama yapılamazdı. Bu şekli ile eşitlik ilkesi Fransız ihtilalinden sonra Fransız İnsan ve Yurttaş Haklan Beyannamesinin birinci maddesine girmiştir: "İnsanlar hukuken hür ve eşit doğarlar ve hür ve eşit olmakta devam ederler, sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya istinat edebilir." Bu tarihten itibaren eşitlik ilkesi hem uluslararası metinlere, hem de ulusal anayasa metinlerine girmiştir.
Yani eşitlik dediğimiz kavram aslında yasalar önünde başkalarıyla aynı haklara sahip olmaktır. Sadece yasalar önünde mi hayır, toplumun her yerinde geçerlidir. Ama eşitliği savunurken başkaların düzenini bozmadan, kendi hayatımızı ve diğer hayatların almış olduğu hakların aynısını kendi hayatınızın üzerindeki yaşama hakkını da elde ederiz. Bu yaşam tarzı kimseyi incitmeden ve kimseye zarar vermeden, başkasına ait olan özgürlük sınırını ihlal etmeden yaşayabilme durumudur. Bunu yaparken herkesle aynı haklara sahip olduğumuzu unutmamamız gerekir.
Eşitlik insan gücü değildir. İnsan boyu da değildir. Mevki ve makam ya da sosyalleşmede alınan isim de değildir.
Eşitlik yasaların zengin yada fakire, şişman ya da zayıfa, kadın ya da erkeğe, verilen haklardır.