Her insanın yaşadığı bir toprak parçası vardır. Kültürlerini sürdürdüğü, yeni nesiller oluşturduğu, hayatlarını paylaştığı gezdiği gördüğü, bir toprak parçasıdır bu. Buralarda hayatlarını idame ettirirler. Kendi vatanımız olan bu topraklar bizler için büyük önem arz etmektedir. Yaşamımızın devamı için vatanımızı asla ve asla kaybetmek istemeyiz.
Hayat dediğiniz kısacıktır. Ne savaşmaya değer, ne de kavga etmeye. Hayat mücadelesi yaşamı idame ettirmek içindir.
Hepimizin bildiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi yani TBMM, 23 Nisan 1920'de kurulurken, vatan topraklarının işgalci devletlerden alınması büyük bir mücadele sonucunda elde edilmiştir. O dönemlerde Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devletleri'nce işgal edilmekteydi. İşgale karşı büyük mücadele vermeye çalışmıştırlar. Ülkemizde yaşayan Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laz, Çerkez demeden bütün halklarla birleşerek, düşmana karşı büyük mücadele verilmiştir. Atatürk’ün "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir" ilkesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varoluşunun temel dayanağını oluşturur. Kurtuluş Savaşı, İstiklâl Harbi ya da Millî Mücadelede Misak-ı Millî sınırları içinde ülke bütünlüğünü tehlikeye girmişti ve ülke bütünlüğünü korumak için ve pek çok cephede yapılan savaşta pek çok kayıp verilerek vatan bütünlüğü sağlanmıştır.
“Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir! » demiştir 2. Abdülhamid
Çünkü vatan toprakları kolay elde edilmiyor. Burada 2. Abdülhamit’in anlatmak istediği aslında çok anlamlı ve çok önemlidir. Her karış toprak büyük mücadeleyle alınmıştır. Her karış toprağı kanla sulanmış ve bedel ödenmiştir. Devletleri yönetenler kendi yaşadıkları ve mensup oldukları güzelim ülkelerini ayakta tutabilme mücadelesini yine o ülkede yaşayan halkıyla verirse diğer ülkelere karşı güçlü olur.
Mustafa Kemal Atatürk bir sözünde diyor ki: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
Biz bu ülkenin, evlatlarıyız. Bu ülkede pek çok ortak noktalarımız vardır. Bu ortak noktalar içerisinde hareket etmek, toplumların bir ülke içindeki birlikteliklerindeki huzur ve refahtaki mutluluklarının olmasını sağlamaktadır. İyi bir yönetici, mutlu bir halk geleceğin emniyetli olasını sağlar.
Doğusuyla batısıyla bu dünya bizim. Üzerinde yaşadığımız bu topraklar bizim.